Central Park

315 54 138
                                    

Selam! İlk önce Ramazan bayramınız mübarek olsun bebeklerim. Oruçlarınızı Allah kabul etsin. Sizleri çok çok seviyorum🤍

Finale yavaş yavaş yaklaşıyoruz....

Oy ve yorumlar düşmüş o yüzdeeeeen

Sınır +30 oy ve +100 yorum🤍

Bu sınıra ulaştığımızda bölüm gelir çok öpüldünüüüz!!!

Ayrıca... belgesel mükemmeldi🥺



Harry öptüğü an geri çekildi. Bunun büyük bir hata olduğunu düşündü. Çok büyük bir hata.

"Ben.." dedi etrafı incelerken. "Hataydı." Louis'nin gözleri hayal kırıklığına uğramıştı. Hata mı? Daha kibar söyleyebilirdi en azından.

Harry ayaklanmaya çalışırken zorlanınca Louis ona yardım edip yatak odasına kadar taşıdı ve iyi geceler dileyip odadan çıktı.

Harry onu öptüğü için sevinmişti ama daha sonra hata olduğunu belirtince umudunun bir kısmı yerle bir olmuştu. Tamam, kötü şeyler yaşatmıştı ama onun nasıl gönlünü alabileceğini de bilmiyordu.

Oflayarak o da yan kısımdaki odaya geçti ve uyumaya çalıştı.

————

"Ah canım benim! Ben de seni çok özledim. Hı hı, kesinlikle, kesinlikle. Mutlaka görüşelim güzelim. Tamam, ben de seni. Görüşürüz."

Kiminle konuşuyor bu sikik diye içinden geçirmeden edemedi Harry. Ölümcül bakışlarını ona gönderirken telefonu kapattığında "Kim o?" diye sordu. Louis ise yüzünü buruşturup bir arkadaşı olduğunu söyleyip kestirip attı.

"Ne oldu, kıskandın mı?" diyerek de onunla alay etti.

"Noldo, koskondon mo?" diye taklit edip göz devirdi Harry ve önündeki kahvaltıyı tek elle zar zor yemeye devam etti. Dün gece hakkında ikisi de konuşmamıştı ve Harry bundan oldukça memnundu. Ona hala sinirliyken nasıl olur da onu öpebilirdi ki!

Harry kahvaltısını yapmış, yine aynı koltuğunda oturuyordu. Louis'de bira ve sigarasıyla telefonuyla ilgileniyordu ama Harry'nin sıkıntıdan patladığını göremiyordu.

"Ben dışarı çıkmak istiyorum." dedi Harry masum ses tonuyla. "Ayağın böyleyken nasıl çıkacağız, Harry?" Yeşilli omuz silkti. "Ayağım çok daha iyi az da olsa üstüne basabiliyorum."

Louis pes edip başını salladı ve sigarasını söndürüp kalkması için Harry'e yardım etti. Harry üstünü değiştirince onu arabaya kadar taşıdı ve ön koltuğa oturttu.

"Nereye gitmek istersin?"

"Central Park. Biraz meyve ve şarap istiyorum."

Louis dediğini ikiletmedi ve ilk başta bir markete uğrayıp şarap ve meyveleri aldı. Ardından arabayı park edip Harry'i narince çıkarttı ve parkın içine doğru yürümeye başladı.

Harry'de o sırada şarap ve meyve poşetini taşıyordu. En sonunda gölge ve güzel bir manzaraları bir yer bulduklarında Louis, Harry'i kucağından indirip aldığı örtüyü yere serdi.

İkisi de yayılıp meyveleri yemeye başlamış, şarap yudumlamaya başlamışlardı. İkisi de sessizdi ama bu o kadar da rahatsız etmiyordu.

"Burada yaşamak isterdim.." dedi Harry etrafına derin gözlerle bakarken. Her yeri santim santimine inceliyor, adeta burayı tüm hafızasına kazımak istiyordu.

Louis onun bu dediğine güldü. "Sen İngilizsin, Harry. Kendine gel."

Harry buna omuz silkti. Evet o da öyle düşünüyordu ama burayada ayak uydurabilirdi belkide? "Orası artık bana acı veriyor."

Louis neyden bahsettiğini anlayınca yüzü soluklaştı. Bunun sebebi olmaktan nefret ediyordu ama elinden geldiğince telafi etmeye çalışıyordu.

"Yanlış düşünüyorsun. Orası sadece acılarına ortak oluyor yıllardır. O kadar kolay mı bırakıp gitmek."

Harry'nin etrafta dolaşan bakışları Louis'yi buldu. "Bilmem, sana sormak lazım. Kolay mıydı, Louis?"

Louis başını olumsuz anlamda salladı. "Zordu. Her şeyi bırakıp gitmek, hislerini, anılarını, duygularını bırakmak zordu. Seni bırakmak her şeyden daha zordu."

"O zaman neden gittin?" Harry'nin sesi beklediğinden daha masum çıkmıştı.

"Sebebini biliyorsun, ben sanmıştım ki-"

"Nasıl böyle bir şey sanabilirsin, Louis. Aklım almıyor! Bu kadar mı inanmıyordum, güvenmiyordun bana?"

Louis ağzını açtı ama ne diyeceğini bilemediği için tekrardan kapatmak zorunda kaldı. Harry bunu fark ettiğinde dolan gözlerini umursamadan şarabını bir dikişte bitirdi ve ikincisine geçti.

"Bir daha olmayacağını söyleyecek olsam da bana inanmayacağını biliyorum, Harry. Ama şunu bil; güneş batıdan da doğacak olsa, iki cihan bir araya bile gelse, gök yarılacak olsa bile şu dünyada bir insanın seni benden çok sevmesi az önce saydıklarımdan daha imkansız."

Harry'nin gözleri kapanmış, nefesini burundan çok hafifçe vermişti. Bu bir direnişin sonu gibiydi. Ne olacak olursa olsun döneceği yer yine onun yanıydı ve bunu biliyordu ama şu an değil diye düşünüyordu. Bu direnişe hala boyun eğmiyordu.

"Hayatını sana adamış bir insanım. Çocukluğumdan bu yaşıma kadar.. tüm şarkılarımı sana adamışım, çıkacak olan albümümü sana adamışım. Kendimi sana adadım ben."

Harry şarabını elinde sallarken iç çekti. "Her şeyini siktir olup gitmek için adamışsın. Yazık..."

—————

Eve döndüklerinde ikisi de sessizdi. Yaptıkları piknik fena geçmemişti ama hala aralarındaki gerginlik devam ediyordu.

Harry'nin ayağı iyice iyileşmiş, birkaç güne Londra'ya geri döneceklerdi ve dönene kadar Louis, onu affetmesi için çabalamaya devam edecekti. Çünkü biliyordu ki döndüklerinde Harry onunla görüşmek istemeyecekti.

Harry koltuğuna uzanmış meyve salatası yerken Louis'de ona eşlik ediyordu. Birkaç bölüm Friends izleyip üstlerindeki gerginliği atarken Louis'nin çalan telefonu ile diziyi durdurdu.

Lottie'nin aradığını görünce neşeli bir sesle "Lott!" dedi. Ama Lottie'nin ağlayan sesini duyunca kaşlarını çattı ve neler olduğunu idrak etmeye çalıştı. Telefonun sesi yüksekte olduğu için telefon hoparlörde olmasa bile Harry Lottie'yi duyabiliyordu.

"Lou-" dedi ve ağlamaya devam etti. "Lottie ne oluyor?! Cevap ver!" diye ayaklandı Louis ve Harry'de onun peşinden ayağa kalktı.

"Fizzy..." diye fısıldadı. "O... o öldü Lou.."

QUERENCİA// L.SDonde viven las historias. Descúbrelo ahora