BÖLÜM 6

215 23 0
                                    




((((Yeni kitabım Günahkarın Ölümü'ne göz atarsanız sevinirim.))).

Koridorları kaplayan halılar her adımında çıplak ayaklarını yakıyordu. Kapıya yaklaştığında peşindeki askerleri fark etti. Onu nereye gitse takip edeceklerini biliyordu ancak Avery'nin önünde durduğu ürpertici kapıyı görünce tereddüt ettiler.

"Beni yalnız bırakın."

Avery birkaç başarısız denemenin ardından anahtarı, kapının koyu rengine karşı çıkarcasına, parlayan altın tokmağına sokup çevirdi. Ağzı açık bir kaplan şeklinde oyulmuş tokmağın iç kısmındaki dişler Avery'nin parmaklarına batmıştı. Ağır ahşap kapının arasından sıyrılarak geçti ve ardından kilitledi. İçerisi uzun zamandır girilmemiş gibi tozluydu. Avery ışığı yakacak ipi bulmak için elini duvarda dolaştırdığında eli büyük ihtimalle simsiyah olmuştu bile.

Kalitesiz ampul odayı yarım yamalak aydınlattı. Avery'nin gözü ilk tüm duvarı kaplayan kitaplığa kaydı. Gözü bu koyu renkli eski kapakların arasında farklı bir şeyi arıyordu. Büyükbabası az zamanlarının olduğunu biliyordu. Böyle bir duruma karşı aradığı şeyin göz önünde olacağına inanıyordu.

Renkli çocuk kitabını rafların arasında görünce buruk bir gülümsemeyle yakınlaştı. Bu büyükbabasına yazdığı ilk kitaptı. Odasından asla çıkmayan ve onun yüzüne baktığında irkilen adama yakınlaşmanın tek yolu okuması için bir kitap vermek olmalıydı. Bu çocukça ama sevgiyle dolu kitap ikisinin dostluğunun başlangıcıydı. Avery onu çektiği an rafın arka kısmında bir bölmenin olduğunu fark etti. Tereddüt etmeden öndeki tüm kitapları sağa sola fırlattı. Tahtanın tutulacak bir yeri yoktu ve ittirmek de fayda etmiyordu. Dağınık masaya yönelip işine yarayabilecek bir şeyler bulmayı umdu. Masanın üzerinde duran beyaz dosyalar onu olduğu yere çiviledi.  Aradığı şeylerin bu kadar da ortada olmasını beklemiyordu. Başlıkların arasında gözlerini gezdirdi.

Avery Elwood

Kaplan Tigris

Crimson Tarikat Kitabı

Avery rastgele birini açmak istediği sırada sarayın çanları çalmaya başladı. İçeri girmeyi başarmışlardı. Bunun tek açıklaması bu olabilirdi. Yerde bir köşeye atılmış bez çantaya bu dosyaları ve büyükbabasının çekmecesinde duran günlüğü attı. Kitaplıktaki bölmeyi açacak zamanı var mıydı emin değildi. Çantayı omzuna asıp kapıya yöneldi. Tam olarak anlamasa da sarayın içerisindeki bağırışları duyabiliyordu. Adımını dışarı attığı anda bir şeylerin yanlış olduğunu hissetmişti.

Kapıda onu bekleyeceklerini düşündüğü muhafızlar yerinde değildi. Kafasını sağına, merdivenin olduğu koridora, çevirdiğinde yerdeki kan gölü içerisinde yatan iki adamı ve başındaki sırtlanları gördü. Bir anda gözlerinden süzülen yeşil dumanlar başlarının arkasına kadar büyümeye ve alaycı haykırışları artmaya başladı. Kızı buldukları haberini dost Spirituslara yetiştiriyorlardı.

"Kaç küçük kız! Çünkü avın tadı yalnızca kovaladığımızda çıkıyor."

Haykırarak Avery'e doğru atıldılar. Kız kapıyı kapayıp zoraki geri kilitlediğinde bile nefes nefese kalmıştı. Hızlıca masanın arkasındaki pencerenin perdelerini iki yana çekip açtı. Kalkan tozla öksürürken çatı katında olan bu odadan çıkmasının imkansızlığa yakınlığını fark etmişti.

Sırtlanlar sanki yapabilirmiş gibi kapının altında kendilerini ittirip çenelerini hırlayarak açıp kapatırken kitaplığın karşısındaki duvarın dibine çöktü ve derin nefesler almaya başladı. Sözlerini hatırlayamadığı ama onu sakinleştiren bir ninniyi mırıldanıyordu. Her şey, kapalı gözleri sayesinde kaybolup giderken beyninin parlak bir fikirle aydınlanması için dua ediyordu.

RUHLARIN HİKAYESİWhere stories live. Discover now