Bölüm 2 Gizli bölge.

123 9 0
                                    

Selâm!

Sinirden abimin burnuna iğne batırıp yumruk attım ve burnu kırıldı..
Nasıl başardım bilmiyorum..

Birde hikâyeyi biraz garip yazıyorum içinde hem eski hem de yeni zamanlarda ki şeyler var işte. Kısacası şuan ki teknoloji falan var ama krallık bölümünde pek göstereceğimi sanmıyorum.!

Yine beyniniz patladı..

İyi okumalar!

*******

Jungkook|

"Jungkook, uyan hadi!" Jimin'in bağıra bağıra beni uyandırması biraz garipti, yatakta doğrularak uykulu gözlerle Jimin'e baktım. "Jimin sabahın köründe ne bu coşku?" "Kral Kim bizi sarayına çağırıyor!" Gözlerimi kocaman açarak suratına baktım. "Sen ciddi misin?!" "Evet! Hadi kalk hazırlanalım!" "Tamam, sen in geliyorum." Jimin sevinçle odadan çıktıktan sonra rutin işlerimi hallederek dolabın kapağını açtım. "JİMİN!" Koşarak odanın kapısını açarak yanıma geldi. "N'oldu?" "Bana yardım et, ne giymem gerekiyor!" Dolabın önüne gelerek kıyafetleri karıştırmaya başladı.

Elinde siyah bir gömlek, dar bir siyah pantolon ve siyah bir ayakkabı ile bana baktı. "Bunlar olur mu Kookie?" "Jimin cenazeye gitmiyoruz, kral bizi sayarına çağırdı!" "Off doğru!" Elindeki pantolonu yatağa bırakıp Tekrar dolabı karıştırmaya başladı. Elinde Beyaz bir gömlek, ceket siyah bir bot ile bana baktı onayladığımda takıların olduğu çekmeceyi açıp bir kaç gümüş kolye ve gümüş küpelerle yanıma geldi, takıları teker teker taktıktan sonra giyinmem için odadan çıktı. Hızlıca giyinerek odanın kapısını açtım. "Jimin, nasıl oldu?" "Mükemmel! Şimdi saçlarına biraz dalga katalım!"

*******

Kısa bir yürüyüşün ardından kralın adamları yolun yarısında bizi alıp krallığa getirmişti. Kapılar ardına kadar açılırken Jimin kocaman gülümsemesiyle bana bakıyordu. Kral neden bizi çağırmıştı bilmiyorum. "Kral Kim geliyor." Bir askerin söylediği şey üzerine herkes ayağa kalkmıştı. Kral, tüm ihtişamı ile karşımızda durduğunda eğildik. "Askerler, çıkabilirsiniz." İlk defa sesini duyuyordum, büyüleyici bir sese sahipti. Bir asker dışında hepsi dışarıya çıktı. "Park Jimin ve Jeon Jungkook, oturun."  Kral bizden önce koltuğa oturdu, Şaşkınlıkla oturdum Jimin'inde benden pek bir farkı yoktu. "Jimin sen çıkabilirsin, asker Yoongi sana sarayı gezmende eşlik edecektir." Jimin kafasını sallayarak Yoongi adlı askerle birlikte dışarıya çıktılar, odada yalnızca ben ve kral vardı, neden burada bu krallıkta, kralın yanında olduğumu bilmiyordum.

Gergin olduğumdan feromon yaydığımın farkında bile değildim. "Kralım hadsizlik etmek istemem ama beni ve arkadaşımı neden buraya çağırdınız?" "Sadece şunu bilmelisin, burada kalman gerekiyor." Kralın söylediği şeyle kaşlarım çatıldı. Ben buraya ait değildim? "Kralım ne demek istediğinizi anlamıyorum." "Sen ve arkadaşın bir süre burada yaşayacaksınız, eşyalarınız getirildi." Neden burada kalacaktık? Neler oluyordu böyle?! "Burada mı kalacağız?" "Evet, burada kalacaksınız, nedenini sorma küçük zamanı geldiğinde öğreneceksin." Getirilen çayından bir yudum aldıktan sonra berjerlerden birine oturup bahçeyi izlemeye başladı. "Dilersen askerlerden biri sana odanı gösterebilir, ne yapmak istersen yapabilirsin." "Teşekkürler kralım, ancak ben bölgeyi biraz tanımak istiyorum." Kafasını sallayarak ayağa kalktı. Tam bir asker çağıracaktı ki içeriye biri girdi. "Merhaba, ben Namjoon Taehyung'un abisiyim." Saygıyla eğilmek üzereyken beni durdurdu. "Eğilmene gerek yok bundan hoşlanmıyorum." "Ama efendim-" "Gerek yok dedim."

"Taehyung asker görevlendirmeni istemiyorum, küçük misafirimiz bundan sonra benimle olacak." "Pekâlâ sana güveniyorum abi." "Gel bakalım." Kapıyı açtı ve geçmem için yol verdi. "Önce odanı görmek ister misin?" "Siz nasıl isterseniz efendim." Merdivenleri çıkmaya başlamıştık. "Sana öğretecek çok şeyimiz var Jungkook, Taehyung geleceğini söyledi." Dedi odamın kapısını açarak. "Öncelikle bana efendim demene, bir prens veya kralmışım gibi davranmana gerek yok. Ben seni ilk duyduğumda Taehyung buraya gelmeni istedi, artık kardeşim sayılırsın. Sana herşeyi öğreteceğim ama önce bana lütfen Hyung de!" "Teşekkürler Hyung." Gülerek berjere oturdu. "Üstünü değiştir istersen rahat birşeyler giy yorucu bir gün olacak, eşyaların yerleştirildi." Dolaptan kıyafet çıkarıp banyoya girdim, kıyafetlerimi değiştirip  Namjoon hyungun yanına gittim. "Vay canına Jungkook, çok yakışmış!" "Teşekkürler Hyung."

Namjoon hyung ile beraber sarayı gezmiş, bahçeye gidip ağaçlardaki meyveleri toplayıp yemiştik. Çalışan ve askerlerle tanışmıştım, o kader çok insan vardı ki isimlerini hatırlayacağımı sanmıyordum. Hava kararmaya başladığında akşam yemeği için içeriye gitmiştik. Klasik sorularla geçen bir yemeğin ardından izin isteyip odama çıkmıştım. Gözüme çarpan kitaplık ile şaşırdım, dedikleri gibi tüm eşyalarım hatta kitaplarım bile buradaydı. Kitaplara kısaca bakarken kapım tıklatıldı. "Girin." Kapının açılmasıyla gördüğüm kişi beni şaşırtmıştı. "Kralım, sizin olduğunuzu bilmiyordum." Eğilmeme izin vermeden berjerlerden birine oturdu. "Sanırım buraları sevdin?" "Evet kralım, doğal bir güzelliği var bu bölgenin." "Arkadaşının odası iki oda sağda, haberin olsun. Benim odamda yanındaki oda birşey olduğunda istediğin zaman gelebilirsin." "Teşekkür ederim kralım." Gözlerime bakarak gülümsedi ve odadan çıktı. "Jimin'in odasını öğrendiğime göre yanına gideyim." Odamdan çıkarak iki oda sağda olan kapıyı çaldım. "Kookie! Gel." Benim olduğumu nasıl anlamıştı ki?

Kapıyı açarak içeriye girdim. "Jimin, benim olduğumu nasıl anladın?" "Kimse kapıyı senden daha nazik çalamazdı çünkü." Oturduğu ikili koltukta bana yer açtı ve oturmamı söyledi. "Burası çok güzel Kookie öyle değil mi?" "Evet Jimin çok güzel." "Namjoon hyung ile tanıştın mı?" Kafamı salladım. "Tanıştım, çok tatlı biri. Sen ne zaman tanıştın?" "Akşam yemeğinden sonra," "Namjoon hyung bu saatlerde yanıma geleceğini söyledi, gelir birazdan." "Sohbet etmek için mi?" "Evet!" Ve gerçekten de Namjoon hyung gelmişti. "Çocuklar nasılsınız?" "İyi hyung, sen?" "İyiyim, küçük bir çılgınlık yapmaya varmısınız?"

Jimin anlamsızca suratıma bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. "Ne çılgınlığı hyung?" "Açıklıyorum!" "Evet?" "Saat kaç?" Namjoon hyungun sorduğu soru ile ikimizde saate baktık. "23.57 neden ki?" "Saat tam gece yarısı olduğunda gizlice dışarı çıkacağız, size gizli bölgeyi göstermek istiyorum. Sadece yardımcı askerler, Taehyung ve ben biliyoruz yerini çünkü orayı biz yaptık." Jimin şaşkınlık ve heyecanla konuştu. "Ne! Gerçekten mi?" "Gerçekten, hadi bir kaç kıyafet ve gerekli eşyalarınızı alın kısa bir süre orada kalacağız!" "Ay çok heyecanlı!" Jimin adeta mutluluktan ölecekti! (Allah korusun, tövbe tövbe bismillah!)

Eşyalarımızı almıştık ve yavaşça koridorda yürüyorduk. Namjoon hyung fısıltıyla konuştu. "Aşağıya ineceğiz arka kapıdan çıkacağız, tamam mı?" "Tamam." "Tamam." Aşağıya inip arka kapıya doğru yürüyorduk. "Telefonların ışığını açın." Üçümüzde telefonların ışığını açmıştık, Namjoon hyung Arka kapıyı açtıktan sonra koşar adımlarla gizli bölgeye doğru yol aldık. "Biz çıkarken kimse yoktu, acaba peşimizden gelmiş olabilirler mi?" "Sanmıyorum, geceleri nöbet saatleri çıktığımız saatte oluyor bu yüzden kimse görmedi." "Anladım hyung." Yaklaşık on dakika sadece yürüdük konuşmadan. Namjoon hyungun durması ile bizde durduk. "Geldik, beni takip edin hadi."

*******

Ay öldüm bu bölümü yazarken kaç gündür bu bölümü yazıyorum..

¡Chicos adiós!

Delta and King Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin