123- Tahta Kafes

1K 87 6
                                    

Fiziksel acı. Zihinsel acı. Kayıplar. Hepsini yaşadım.

Hepsini tek tek yaşamadım, hepsini aynı anda yaşadım. Aldığım nefeslerimi tüm acılarıma yettirdim. Dört duvar arasında her şeyden bihaber yaşarken o kadar masumdum ki tüm bunları yaşayacağımı o gece bir şekilde öğrensem o silaha ilk ben uzanır mıydım, düşünüyordum. Annemin kurşunu bana ait olacaktı. Planları bozulacaktı. Beni ve Şahan'ı kurtaracak o kanlı plan. Biz kurtulamadık. Kendi bedenlerini dünyadan sildiklerinde bizim de ruhumuzu silmişlerdi.

Annem ve babam temiz insanlar değildi. Hayatlarını feda etseler de onlar yüzünden bir sürü can acı çekmişti. En büyük zararı kol kanat gerdikleri kızları Şahan'a verdiklerini şu an bir yerlerden görüyorlar mıydı? Sonrasında masum adamların hayatlarından koparılmasının en büyük nedeni olmuşlardı. Bir insanın belli bir süre çocuğunun olmayışı bu kadar olayı meydana getirmesinde kıyamet etkisi yarattı. Dünyanın sonundaki kıyameti bilmiyordum ama dünyanın şu anki kıyametini anbean yaşamış biriydim. Biriydik. Ve bu kıyamet son bulmuyordu.

Ortalığa saçılan kanlar, dağılan et parçaları. O müzik. O ağlayışlar, çığlıklar, acılar. Hepsi birbirini etkilemişti. Talat, eşi Nilay ve baldızı Berrin'i bir şekilde planına ortak ederken Ümmühan da kız kardeşi Seval'i işlerine bulaştırmıştı. Seval'in derdi neydi? Saçı düzgündü, kılık kıyafeti özenliydi, makyajı yoğundu ama elleri kanlıydı. Bu ne tür bir psikopatlıktı? Beynimin yarısının düşündüğü şey Suna, Onat, Talat ve Şengül, Ümmühan'ın hayatına girmemiş olsaydı bu kadının ve kız kardeşinin hasta ruhlu hali derinlerde bir köşede gizli şekilde muhafaza olacaktı. Ne kadar gizli olursa olsun yine de o ruhu hep taşıyacaklardı. Bu insanları tedavi iyileştiremezdi. Bundan sonra tedavi beni de iyileştiremezdi.

Zamanın nasıl geçtiğine anlam veremedim. Hangi ara o korkunç manzaranın önünden ayrıldık, hangi ara o delikten geçtik, merdivenleri indik, çıktık, tünelleri aştık, havalandırma boşluğuna gelip odanın ortasına inmiştik, idrak edememiştik. Şimdi de odanın balkonundaydık. Hava almak bu kadar kolayken üçümüzün içine dolan tek şey kan kokularıydı. Kenarda köşede duran çürümüş et parçalarıydı.

Bedir tırabzana tutunup derin derin nefesleri yutarken Berat ona göre daha sakin görünüyordu. Bunda doktor olmasının payı büyük olsa da midesinin altüst olduğunu bilmemek delilik olurdu. Ben de kollarımı tırabzana dayayıp aşağıda dolanan Sinanlara baktım. Hepsi o ameliyat masasından geçmişti. Dudaklarını büzemiyorlar, kapatamıyorlardı. Sanki hiçbir şey yaşamamışlar gibi Ümmühan'ın çevresinde fır dönüyorlardı. Zihinleri küçülmüştü, akıl yaşları ufalmıştı. Tek heveslendikleri şey anne olarak gördükleri Ümmühan'a en iyi hizmeti verebilmekti.

Bedir'in aniden başını aşağı sarkıtıp kusmaya başlamasıyla koluna tuttum. Çok bile dayanmıştı. "Bedir," diye fısıldamıştım. Sanki midesi daha da bulanmışçasına biraz daha kustu. Birkaç kopya Sinan'ın dikkatini üzerimize çeksek de Bedir'e daha da sokulup yüzüne bakmaya çalıştım. Birkaç derin nefes alıp başını kaldırdı ve bir şey söylemeyip içeri girdi. Berat ile birbirimize bakıp biz de içeri geçtiğimizde Bedir banyoya girmişti. Kapının aralığından ona baktım. Suyu yüzüne birkaç kere sertçe çarpıp aynaya yumruk atacak gibi baktığını görünce yanına yürüyecektim ki lavabonun kenarını sıkıp banyodan çıktı.

Titreyen parmaklarımla oynamaya başladım. Berat bizi yalnız bırakıp bırakmama konusunda düşüncelere dalmış görünüyordu. Konuşmak istediği çok şey vardı ama şu an sırası olmadığını da biliyordu. Gerçekten sırası değil miydi? Kokmuş bir laboratuvarda erkekler acı içinde kıvranırken başka neyi konuşabilirdik? "Bedir miden nasıl? Bulanıyor mu hâlâ?"

"O kadın bütün işlerini tek bir yerden hallediyor. Hepimizi bu çiftliğin döngüsü içerisine almış." Kısık gözleri daha da ufalmış, odanın içinde dönmeye başlamıştı. "Hata bende," demesiyle gözlerim üzerinde kilitlendi. "Hata bende," diyerek tekrarladı. "O sahte avukat yavşağını dibine kadar araştırmadım. O zamanlar aklımı Talat'la bozmuştum. Bu kadını bulabilirdim. Etrafımızda olan, bizi sürekli gözetleyen bu şeytanı gözüm hiç görmedi." Kendine kızıyordu. Kendine darılıyordu. Bana lafı getirmiyordu. ''Babamı dinlemeliydim. O canavarı öğrendiğimiz ilk an canını almalıydım. Yine yanlış yaptım.'' Bedir hırçınca odanın içini dönerken Berat ortadaki merdiveni alıp banyoya koydu. Öylece dikilirken Bedir bir anda karşımda durdu. "Sen ve diğerleri. Bugün buradan ayrılıyorsunuz."

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin