126- Gökyüzü Mezarlığında Açan Çiçekler

1K 89 80
                                    

Kapağını araladığım cehennem kapısından kendiminkileri çekmiştim. Kapının eşiğinde bir tek şeytan duruyordu. İçeri girdiği an kapıyı yüzüne kapatabilirdim ama o tam ortadaydı. Beni almadan gitmeye niyeti yoktu. Bu akşam yüzünden artık sadece beni değil, hepimizi almadan gitmeyecekti.

Bedir herkesi kaldığımız odaya doldurduğunda hızlı hareketlerini hayran hayran izledim. Beni kandırmıştı. Buna alışkın olsam da ondan yumruğumu sakınmamıştım. Gözünün etrafındaki kızarıklık beyaz teninde tatlı bir iz bırakmıştı. Bir yumrukla kurtulabileceğini düşünüyorsa yanılıyordu. Önce buradan çıkmalıydık. Bu kadar insan benim yüzümden buradaydı.

Gözlerim saate gidip durdu ve sonunda on ikiyi geçtiğinde yutkundum.

Kıyamete 23 Gün Kala

''Şeytan şu an sessiz. İçindeki diğer şeytanları toplayıp beyninde küçük hesaplar yapmaya başlamıştır.'' Bedir konuşmaya başlarken herkes pür dikkat onu dinliyordu. Sadir hâlâ havluluydu. Papyonlu Siko tüylü kafesinden hepimize düşmanca baktı. Berat, bir de kuşu aramakla uğraşmayalım diye onu kafesine koymuştu ve gevezelik yapıp dışarıdakileri başımıza toplamasın diye gagasını bantlamıştı. ''Bu gece buradan ayrılacağımızı biliyor ama ne şekilde ayrılacağımızı bilmiyor.'' Gecemin sahibi konuşurken kara incilerinden yayılan parlaklık benim gözlerime de ulaştı. ''Kapıdaki güvenliği artıracaktır bizim çıkmamamız için.'' Gözleri tavana kaydı ve gülümsedi. ''Şeytan tavana kopya yerleştirmeyi unutmuş. Ne üzücü.'' Sahte şekilde dudaklarını büzüp büktüğünde gözlerimi kırpıştırdım.

Ağır şekilde oturduğum koltuktan kalkıp ona doğru yürüdüm. Ben ona yaklaştıkça o nedense bir adım gerilemişti. Elimi ona uzattığım an elleriyle yüzünü kapattı. Elim havada kaldı. ''Aşkım, lütfen buradan çıktıktan sonra evimizde beni istediğin kadar dövebilirsin. Hatta eve kadar beklemek istemezsen de buranın sınırı dışına çıktığımızda da beni dayak manyağına çevirebilirsin. Ama şimdi vurma bana.''

Şaşkınlıktan dudaklarım aralandı. İlk kahkahayı patlatan Sadir oldu. ''Bedir seni dövmeyeceğim. Sadece sarılmak istedim,'' diyebildim elimi aşağı indirirken.

Ellerini yüzünden kaydırırken bana masum masum baktı. Diğerlerinden kıkırtılar yükselince hepsine ters bakış attı. ''Gülmeyin lan. Yoksa sizi burada bırakırım,'' demesiyle sırıttım ve o benden kaçmadan ona sıkıca sarıldım. Yumruk attığım gözünden öptüm.

''Acıyor mu?'' diye fısıldadım parmağımla kızarık teninin üzerinden geçerken.

''Yok ama şu an beni kaynatmaya başladın.'' Gözlerindeki koyuların içindeki ateş gölgelerini görmemek imkansızdı.

''Yandıysan havuza atlayabiliriz,'' dedim.

''Hayır bebeğim. Buradaki havuzu kış vakti bir kere denedik. Ayrıca beni boğacağını biliyorum. Senin ben bu Minikşe tarzı masum yüz hatlarının hepsini ezberledim.'' Yanaklarımı avuçlayıp alnıma baskılı bir öpücük kondurdu.

''Ay gitsek mi artık? Öpüşme törenine başka yerde devam edersiniz,'' dedi Derya abla kendini eliyle yelpazelerken.

''Gitmekten bahsetme artık Deryoş. Arkamda bırakacaklarım için kalbim kırılıyor.'' İbrahim ağabey göğsünü tuttu.

''Benim kızım küpün içinde kırılmış, sen hâlâ konuşuyorsun İbrahim.'' Derya abla sinirle siyah saçlarını geriye doğru attı.

''Sen giyinmeyi düşünmüyor musun?'' diye sordu Nihat, Sadir'e.

''Soyunmayı düşünüyorum. Belki soyunurken bana yardım etmek istersin,'' dedi Sadir parmak uçlarını havlunun kenarlarında dolaştırıp fanteziye kalkışırken. Nihat yüzünü ekşitti.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें