130- Yanağa Düşen Nefes

888 83 7
                                    

Kıyamete 18 Gün Kala

HÜLYA ÖZÜKAN'dan

Aynaya yansıyan güzelliğim o kadar paha biçilemezdi ki aynadaki görüntümü bile kıskandım. Ekose mavi eteğimin üstüne kalın, yarasa kol olan kırık beyazı kazağımı giyip ön kısmının ucunu hafifçe eteğimin içine soktum. Kısa, kalın topuklu çizmelerimi ayaklarıma geçirip elimi belime koydum ve bir de bu şekilde kendimi izledim. Bu görüntüyü saatlerce izleyebilirdim. Çok güzeldim. Eski Hülya'nın yeniden bünyeme aktığını aynaya bu kadar çok bakmamdan herkes anlayabilirdi. Sırıtarak saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım ve yeni aldığım parfümü üzerime boca edip etrafımda döndüm. Odamdan çıkmadan önce kendime biraz iltifat etmemden kimse zarar görmezdi.

Önce yansımama gülümsedim. "Sen çok güzelsin Hülya Özükan. Herkesten güzelsin. En güzel benim. O yüzden aynacığım sana dünyanın en güzel kızı kim diye sormama gerek yok. O güzelliği şu an yansıtıyorsun zaten." Sırıttım. "Tamam, güzelliğimi belki Şehnaz zorlayabilir." Yüzümü ekşittim. "Hayır, hayır. Ben ondan da güzelim. Kimse güzelliğimi zorlayamaz. Ben en güzelim, beni en çok kendim motive edebilirim." Yansımama öpücük gönderdim. Göz kırpıp boy aynamın önünden ayrıldım. Aynam, karşısından çekildiğim için üzüntüden çatlayabilirdi. Mutlulukla odamdan çıktım.

Merdiveni inerken yukarı çıkmakta olan babamla karşılaştım. Yanağına büyük bir öpücük kondurup basamakları inmeye devam ettim. Babamın haline bakılırsa yeni kaoslar vardı ve ben duymaya hazır değildim. Artık kendimle vakit geçirmeliydim. Saçlarımın ucu bile kırılmış, olaylardan kestirmeye fırsat bulamamıştım. Yanaklarımı şişirdim. Olsun, ben yine de güzeldim. Sırıtarak salona girdiğimde ikili koltukta yalnız başına oturan Şehnaz'ı görünce yüzümdeki sırıtmayı yok ettim. Salona girdiğimin farkında bile değildi. Minderi kucağına almış, öylece boşluğa bakıyordu. Sakin adımlarla yanına geçip oturdum. Durgun bakışlarını yüzüme çevirdi.

"Hâlâ bize anlattığın rüyanın etkisinde misin?" diye sordum. Açık renk saçlarına dokunup yavaşça okşadım. "Bu kadar şeyin üzerine böyle rüyalar görmen normal Şehnaz." Elimi sallayıp, "Ben sana gördüğüm rüyaları anlatsam var ya oturur kendi rüyalarına şükredersin," deyip güldüm. Ama o gülmedi. Bebek doğana kadar güleceğini sanmıyordum. Karnına dokunup okşadım. "Adsız bebek ne alemde? Aramıza katılmasına günler var. Heyecan var mı Arkadaşımız Bebek?" Gülümsedim. Gözlerimi Şehnaz'a kaldırdım, sessizce yüzüme bakıyordu. "Bitmeyen bir hamilelik varsa o da seninki Minikşe. Derya ablam bile senden daha erken doğurabilir." Karnını sıvazlamaya devam ettim. "Umarım bu defa kimliği çıkarmaya eniştem gitmez. Yoksa bayılan annemi bir daha uyandıramayız." Bana gözlerini kırpıştırdığında yanağını okşadım. "İşte böyle bebek. Senin en normal halin gözlerini sürekli kırpıştırdığın hal," dememle hafifçe gülümsedi. "Çiftliği bebekler şenlendirecek resmen. Yağız ile şu an evlensem hiç beklemeden bir sürü bebek yaparım. Bilirsin, çocukları çok severim. Tabii yaramaz olanlara katlanamam, örneğin Aytaç ve Sertaç gibi."

Şehnaz'ın yüzü birden düştü. Duygu geçişleri aniydi. "Asılmasın yüzün. Arkadaşımız Bebek yaramaz olsa da olur. Ben ona hep bakarım. Kendi çocuklarımın kardeşi olacak o." Ben ne kadar neşelensem o bir o kadar hüzünleniyordu. Ne olduğunu anlayamıyordum. Salona giren Aydız karşımızdaki tekli koltuğa oturduğunda yüzünden düşen bin parçaydı. "Aydızcığım," dedim sırıtarak. Şehnaz'ın gözleri üzerimden ayrılmıyordu. "Odamda hazırlanırken pencereden gördüm. Yakışıklı ağabeyinle kış yürüyüşü yapıyordun. Yağız sabah sabah sana ne anlatıyordu? Mesela beni ne kadar çok sevdiğini mi? Benim ne kadar çok güzel olduğumu mu?" Aydız başını geriye atıp tavana baktı. "Bugün herkeste moraller sıfır. İki çocuk muhabbeti yaptırmadı şu asık suratlarınız!"

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Место, где живут истории. Откройте их для себя