17|Ben De Her Zaman Yanımda Olmanı İstiyorum

538 68 173
                                    

Heyecan.

İki gencin de hissettiği ortak hislerden biriydi heyecan.

Taehyung kendi evinde oradan oraya dört dönerken, ne giyeceğini saatlerce düşünürken hatta güzelce temizleyip giymek için kenara ayırdığı converselerinin bağcıklarını aklı bir karış havada olduğu için bağlayamadığı zaman hissettiği duyguydu.

Jeongguk'da da durumlar pek farklı değildi. Giydiği beyaz gömleğin düğmelerini bir sıra aşağıdan ilikleyince hepsini çözüp baştan iliklemek zorunda kaldığı, boğazı kuruduğu için su içerken ayağının merdivene takılıp tüm suyun pantolonuna dökülmesiyle vakti olmadığı için kurutma makinesi ile kurutmaya çalıştığı zaman da aynı hisleri paylaşıyordu esmer genç ile. 

Tekrardan son sürat mutfağa gitti Jeongguk ve masanın üstüne bıraktığı küçük kutuyu cebine atıp büyük kutuyu eline aldı. Küçük kutu uzun süredir kendisindeydi ve bugün gerçek sahibine ulaşacaktı.

Taehyung'a hava hafif esse bile her an yağmur yapabilecek olduğunu söylemiş, kendisi gelene kadar apartmanın dışına çıkmaması gerektiğini tembihlemişti. Hasta olmasını istemiyordu onun. Bu yüzden buluşma saatlerinden biraz daha erken gelmişti evinin önüne.

Kornaya bastığı gibi apartmanın dışına çıkan Taehyung dakikalardır orada durup kendisinin ufak bir hareketini beklediğinin göstergesiydi.

Merdivenlerden soluk turuncu converseleri ile adım adım aşağı inen Taehyung'u büyük bir dikkatle inceledi Jeongguk. Giydiği beyaz gömlek, üstüne geçirdiği süveter ve altına giydiği kahverengi kumaş pantolonu ile her zaman ki gibi çok güzel görünüyordu. Ayrıca sarı saçları ile de resmen bir yıldız gibi parlıyordu.

Kutup yıldızım diye iç geçirdi Jeongguk. Hayatında kendisine bilemeden de olsa yol gösteren; onun caddelerine, sokaklarına ışık tutan birisi nasıl kutup yıldızı olmazdı ki zaten?

Usulca arada yan koltuğuna oturan çocuktan gözlerini bir süre daha çekmedi. Nasıl baktığını bilmiyordu. Ama onun aksine Taehyung bu bakışı çok iyi biliyordu, bu yüzden de biraz utanmıştı. Yine de gözlerini çekmedi gözlerinden.

"Hoşgeldin güzel oğlanım." Gözlerinin içi parlayarak konuşan Jeongguk'un aksine Taehyung konuşmadan evvel ona yaklaştı ve onun sağ yanağına, çene hattına yakın olan kısma, bir öpücük bırakıp hemen yerine oturdu.

"Hoşbuldum, seni."

Dişleri gözükene kadar ağzı kulaklarındaydı Jeongguk'un. Sevdiğin kişiden karşılık görmek böyle bir şeymiş diye düşündü. Arabayı hareket ettirmeden önce Taehyung'un elini kendi ellerinin arasına alıp avuç içini öptü ve gülümsemeye devam ederek arabayı çalıştırdı. Yolda olduğu için yüzünü istediği gibi inceleyemiyordu ama biliyordu ki şuanki tebessümlü ifadesi paha biçilemezdi.

Taehyung da gülümsemeye devam ederken kemerini taktı ve ara sıra, yan koltukta oturan çocuğa kaçamak bakışlar atarak yolu seyretmeye başladı. Yollarının çok da uzun sürmeyeceğini düşünüyordu. Öyle de olmuştu.

Arabanın durmasıyka önce Jeongguk indi arabadan. Taehyung'un dışarıyı meraklı gözlerle izlemesini fırsat bilip onun yanına ilerledi ve kapısını açıp kemerini kendisi açtı. Taehyung'un şaşkın gözleri eşliğinde tabii ki.

"Gel bakalım balım. Seni gideceğimiz yere götüreyim." diyip yan yana yürümeye başladılar.

Geldikleri yer lüks bir lokanta ya da çok katlı bir mekan değildi. Sahil kenarında bulunan küçük ama tatlı, bir mekandı. Dört kişilik ahşap masalar yarısı suyun içinde olan geniş verandanın üstüne sıralanmıştı. Yağmur yağarsa ıslanmalarını önleyecek yine ahşap çatısı ve çatının uç kısımlarından sarkan küçük lambalar çok hoş bir görüntü katıyordu ortama. Etrafının açık olup manzarasının masmavi deniz olması orayı rahatça nefes alınabilen mükemmel bir yer haline getiriyordu.

Yuán Fèn | Taekook ✔︎Where stories live. Discover now