2. Bölüm 'Nazlı Aydemir'

100 8 29
                                    

Senin ile olduğum her an bana cennet, ama sensizlik cehennemden farksız.

Bu hayat insanın yüzüne ne zaman gülerdi? Mesela doğum günlerimizde o mumu üfledikten sonra neden dilek tutardık? Gerçek olmadığını bile bile.

Hayatta böyle bence. Bir kumar gibi, o pastanın üstündeki mum gibi. İnsan büyüdükçe bazı gerçeklerin farkına varıyor. Ben de artık iyice bu gerçekleri benimsemiştim. Peki bunlar doğru muydu? Belki. Belki doğrulardır, bunu yalnızca daha büyüdüğümde öğrenecektim.

Kafamda çalan o sesi durdurmaya çalıştıkça daha çok artıyordu. En sonunda bu beni güzellik uykumdan uyandıracak dereceye gelmişti.

'Nazlı Aydemir,' başımı kaldırdığımda coğrafya hocam olan Ahmet Hocamla göz göze geldik. Kendisinin beni sevdiği söylenemezdi, gerçi bende ona bayılmazdım. Hem de hiç.

'Dersimde uyumanın yasak olduğunu bildiğinizi düşünüyordum. Ama fark ettiğim kadarıyla beni çok ciddiye almamışsınız.' Tam hocama durumu açıklayacaktım ki, tam arkamdan bir ses geldi.

'Hocam, geceleri neden uyumadığı belli değil mi? Bu kız büyücü. Geceleri büyü yapıyor diyorum inanmıyorsunuz, deli ya bu.' Arkamı döndüğüm an bu kişinin Eda, olduğunu gördüm. Çok iyi anlaştığımız sayılmazdı, hatta hiç anlaşamazdık. Anlamışsınızdır zaten. Eda ile uğraşmayı sevmiyordum, zaten ona cevap verme gereği bile duymamıştım. Ben duymamıştım, ama biri duymuş gibi gözüküyordu.

'Senin de gece kimlerin altından kalkmadığını çok iyi biliyoruz, Eda. Söylesene, senin dün gece uyumamana sebep olan şey neydi? Bugün biyoloji dersinde derin bir uykudaymışsın gibi gözüküyordun. İnsanları yargılamadan önce biraz kendine bakmalısın bence.'

Ah... sizinle tanıştırmayı unuttum. Az önce beni deli gibi koruyan ve koruduğuna bir o kadarda şaşırdığım çocuk, Berk. Aslında ortaokuldan beri aynı sınıftaydık. Ama onun bunu hatırladığını bile düşünmüyorum.

Konu Berk'in lafı üzerine kapandı ve derse devam ettiler. Ya da biz konu kapandı sandık. Ben Eda'yı biraz tanıdıysam, bunun intikamını fazlasıyla alırdı. O öyle biriydi. Öyle olmamasını isterdim.

Ders çıkışında kantine inmeye karar verdim. İndiğimde çok fazla sıra olduğunu gördüm, ama çok da umurumda değildi. Çünkü fazlasıyla açtım.

Kısa bir süre sonra önümde sadece 1 kişi kalmıştı. Ama bu süre zarfında benim hem enerjim hem de sabrımı tüketmişti. Bunların üstüne de önüme geçen bir beden beni durdurdu. Biri benim önüme mi geçmişti? Uyuyan devi uyandırmışlardı işte.

'Hey, siz kimsiniz ve ne cüretle önüme geçiyorsunuz! Arkamda sıra var, farkında değil misiniz?' dediğimde karşımdaki kişi bana döndü. Gördüğüm kişi gözlerimin büyümesine sebep olmuştu.

Deniz... Deniz Yalçın...

Deniz okulumuzun basket takımındaki gözde oyuncusuydu. Tüm kızların şu dibi düştüğü adam bizim okulda, Deniz'di. Bir kez bile konuşmamıştık. Ama okulda namı çok büyüktü. O yüzden de tanıyordum.

'Pardon, kimsiniz tanıyamadım? Ayrıca dersimin başlamasına 3 dakika var. Hemen alıp çıkacağım. Kusuruma bakmayın. Bir daha böyle bir şey yaşanmayacak.' Neydi bu kibarlık? Nasıl söylenecektim şimdi ben bu herife? Nerde o kitaplardaki egolu herifler?

Ben bunları düşünürken o alacağını alıp çoktan sıradan ayrılmıştı bile. Sonrasında ben de bir filtre kahve ve sandviç alıp oradan ayrıldım.

Ya Deliler Haklıysa?Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang