10

2.5K 217 129
                                    

FLASHBACK:

~Hyunjin'den~

       Kucağımda Yongbok'la beraber revire doğru gidiyordum. Gülüp durması endişelerimi hafifletse de canının yandığından emindim. Bileği gözümün önünde ters dönmüştü resmen. Ben olsam oracıkta bayılmıştım. Ama Yongbok gülüyordu. Gözünden akan yaşlarınsa neden olduğunu kestiremiyordum. Gülmekten mi gelmişti yoksa gülüyorum ayağına ağlıyor muydu? YA ÖLÜRSE? Sonuçta ayak önemli bir şey!

       Revire girdiğimde Yongbok'u sedyeye oturtturdum ve içeriyi yokladım. Nerdeydi bu revirin hemşiresi? Bu ne sorumsuzluk lan!? Sonra "Hyunjin niye sinirli" oluyor! Birilerinin sinirli olması ve bu olanlara el atması gerek canım.

    Tam dışarıya çıkıp sorumsuz hemşireyi arayacaktım ki birisi kolumu tuttu. Sinirle arkamı döndüm. "Gerizekalı! Neden sedyeden kalkıyorsu-" Sözümü tamamlayamamıştım çünkü karşımda hıçkıra hıçkıra ağlayan bir Yongbok bulmuştum. Yongbok ağlamazdı...

     "Çok mu acıyor ayağın? Sedyeden kalkmamalıydın sarı şey..." Onu tekrar kucağıma aldım ve sedyeye geri oturtturdum. Kafasını göğsüme yaslayıp ellerini belime doladı. "Başım ağrıyor. Başımı ağrıtıyorlar. Susmuyorlar Hyunjin..."

   Konuştuğunu ilk defa duymuştum. Sınıfta yan yana otururduk, teneffüslerde ve maç aralarında beraber takılırdık. Ama hep ben konuşurdum. O sadece dinler ve gülerdi. Konuşması kalbimi hızlandırmıştı ama kurduğu cümleyi anlamamıştım. Odada bizden başka biri mi vardı?

      "Kimler susmuyor? Ben kimseyi duymuyorum." Kafasını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. O kadar ağırdı ki bakışları, içimi yakıp geçmişti. "Duyamazsın." Ellerini şakaklarına götürdü ve işaret parmağıyla bir kaç kere oraya vurdu.

   "Onlar buradalar. Susmuyorlar, konuşmamı istemiyorlar. Konuşursam birilerine anlatacağımdan korkuyorlar. Onların istediklerini yapmazsam başımı ağrıtıyorlar. Ve ben aylardır onların istemediği bir şeyi yapıyorum."

Ne cevap vereceğimi, ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Kalakalmıştım. Ama sonunda ağzımı açtım. "Ne yapıyorsun ki?" Elini yanağıma uzattı ve yavaşça okşadı. Bu kalbimin durması için geçerli bir sebepti.

   "Seninle görüşüyorum. Bu yüzden başım sürekli ağrıyor. Artık dayanamıyorum. Şu anda bana kendimi küçük düşürdüğümü, kendimi öldürmem gerektiğini söylüyorlar."

  Daha fazla dayanamadım ve onu kendime çektim. Kocaman sarıldım ona. Saçlarına öpücükler kondurdum. Ona sevgimi belli etmek istedim. Öpersem geçerdi belki?

     Ama o beni bir anda itti ve sadece bakakaldım. Yanlış bir şey mi yapmıştım? "Ben... Ben saçmaladım. Özür dilerim." Ayağa kalkınca bende ayağa kalktım. "Saçmalamadın. Yongbok... Yardım alman gerek. Her zaman yanında olacağım."

  Yongbok'un kafasını sağa sola sallaması kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. "Her zamanki gibi... Abartıyorsun." Yongbok arkasını dönüp revirden çıkarken ona bağırmıştım. "Abartmıyorum! Ben hayatımda ilk defa bir şeyi abartmıyorum!"

    Revirin kapısının önünde bir kaç saniye beklemişti ve beni yapayalnız bırakıp reviri terketmişti. Bense söylediklerinin ağırlığıyla yere çökmüştüm. Farkedememiştim. Başının ağırdığını bile farkedememiştim. Hemde aylarca...

ARTIK FELİX'İME KIZMAYIN. BEYNİNDEKİ SESLER KONUŞMASINA İZİN VERMİYOR. NEYSE İYİ GECELER!

TAK KAFADAN / TAEKOOKWhere stories live. Discover now