Bölüm -10-

168 22 78
                                    

*SASUKE*

Bir haftanın yorgunluğu, uykusuzluğu en sonunda ağır gelmiş, beni derin olmayan bir uykuya sürüklemişti. Sürekli o gün hakkında değişik rüyalar görüyordum. Değişik dediğim; sonu hep aynı olan rüyalar. O adamın anlattığı hikaye sürekli değişiyor ama sonu hep aynı kalıyordu.

Kapının açılıp kapanma sesi uykumu bölmüştü. Seslerden anladığım kadarıyla hemşire günlük olan ilaçları veriyordu. Bu da sabah mesaisinin daha yeni başladığı anlamına geliyor.

Kapının sesini tekrar duyduktan sonra yatakta hareketlenme oldu. Gözlerimi açıp bakmak istesem de bir hafta önce olanlardan sonra bakmaya yüzüm yoktu. Benim yüzümden acı çektiğini ve bu acısından dolayı rüzgarın savurduğu yaprak gibi kollarıma düştüğünü bilmek çok canımı sıkıyordu.

Sesler ayağa kalktığını ve yürümeye başladığını işaret ediyordu. Serum takılan aracın tekerlek sesleri bir ara yaklaşsa da tekrar uzaklaştı. Derin bir sessizlik vardı. Kapı açılma sesini duyduğumda korkum pişmanlığıma baskın geldi ve beni ayağa dikip hızla kapının önüne gelmemi sağladı.

Odanın kapısını açmak için elimi uzatmışken her hastane odasında bulunan küçük tuvaletin ışığının yandığını fark ettim. Derin nefes verdiğimde kapının altından sızan ışığın gölgelendiğini fark ettim. Sanırım yere oturmuştu.

Kapıya yaklaştım. Sessiz hıçkırıklarını duyuyordum, feromonlarındaki acıyı hissediyordum, soluyordum. Kendime tekrar kızıyorum şu an. Bunca yıl suçsuz ayağına yatmıştım, şimdi farkına varıyorum suçumun, suçumdan kaçtıkça ne kadar da arttığını ve beni aynı derecede mahkumlaştırdığını görüyorum.

Belki beş, on dakika kaldık öyle, bana saatler gibi gelen birkaç dakika. Ne ben orada, kapının ardında olduğunu bildiğim halde ses çıkarıyordum, ne de o benim burada olduğumu bildiği halde hıçkırıklarını saklamaya gerek duyuyordu.

En sonunda havanın soğukluğu aklıma gelmişti. Yerde oturduğu için hasta olacağından korkarak kapıyı açmaya cesaret bulmuştum. Bu cesaretimi kıran şeyse odanın kapısının önünden gelen ayak sesleriydi.

Hızla geriye çekilip uykuma yenik düştüğüm koltuğa geri döndüm. Neden bunu yaptığımı anlamaya bile gerek duymadım. Kapı açıldı. Fısırdaşmalar geliyordu. Ayağa kalkıp hiçbir şey olmamış gibi duvarın görmemi engellediği kapıya doğru birkaç adım attım.

Sesleri şimdi daha iyi duyuyor ve Kawaki'nin odaya dalmasını engelleyemeyen İtachi'nin endişeli bakışlarını görüyordum.

Beni sonunda fark etmiş olacaklar ki aynı anda bana döndüler. İtachi özür dileyen bakışlar atarken Kawaki çoktan koşarak yanımdan geçip annesine bakmak için yatağın karşısına gelmişti.

Yüzünde korkmuş bir ifade belirirken hızla bana döndü ve yanıma geldi.

"Annem nerede?"

"Lavaboya girdi."

Küçük haliyle derin bir nefes verdi. Yatağa doğru ilerleyip uzandı ve yastığa sarıldı. Minik burnunu yastığa hafifçe sürtüp kokusunu çekiyordu. Sanırım annesini gerçekten özlemişti.

"Sasuke... Özür dilerim, ben fark etmeden arabadan indiği gibi koşarak buraya gelmiş."

"Sorun yok..."

Banyodan gelen musluk sesiyle çıkmak üzere olduğunu fark ettim. Beni görmek isteyecek mi, bilmiyorum ama ben istemeyeceğini düşündüğüm için bir süre Kawaki ile baş başa bırakacağım.

"Çıkalım."

İtachi her zaman olduğu gibi beni yine anlamış olacak ki arkasını dönüp odadan çıktı, ben de çıkıp kapıyı ardımdan kapattım. Koridorun köşesindeki koltuklara oturduğumuzda gülümseyen yüzüyle elini dizime koydu.

}✯Davetsiz Misafirler✯{Where stories live. Discover now