Kartal Takımyıldızı

23 4 0
                                    

"Bu takımyıldızı, Zeus'un Kuşu olarak da geçer. Fakat ben, o Yunan Tanrısı kılıklı adam için Zeus'un 'Kulu' damgasını yemeye razıydım..."

Aşkı arıyordum, herkes gibi. Aşık olmak istiyordum, herkes gibi. Hissetmek istiyordum, herkes gibi. Birisine karşı bir şeyler hissetmek istiyordum, iyi ya da kötü. Ama genelde iyi şeyler hissetmek istiyordum, çünkü birisine kin besleyecek bir tabiata sahip değildim. Bu da benim aptal alın yazım olabilirdi; çünkü yeri gelince kindar ve gaddar da olmak lazımdı.

Her neyse, en başa dönelim şimdi... Ne demiştim? Aşkı arıyordum, herkes gibi. Evet, herkes. Ya belki... Ne bileyim, herkes aşkı aramıyor da olabilir tabii... Ama ben kesinlikle ölmeden önce tatmak istiyordum bu duyguyu. Yaşayacağım acıları bile kabullenmek istiyordum. Böyle söyleyince benliğime hakaret etmiş gibi oluyordum belki, ama sorun değildi. Neticede öyle ya da böyle ölecektim ve ölmeden önceki isteğim diyebilirim buna.

Nitekim aşıktım da ben zaten. Deliler gibi mi dersiniz, yoksa aptallar gibi mi dersiniz bilemem. Çünkü benim sevme stilim, sevdiğim insanın peşinde tarumar olmayı gerektiriyordu. Evet, böyle söyleyince cidden aptalca geliyor kulağa. Ama şiir yazılacak bir tarafı da var, kabul edelim...

Ben kime aşıktım peki? Bu dünyadaki en güzel, en sevimli, en tatlı adama... Dış görünüşe göre yorum yapmak istemem, ben insanları bir bütün olarak; ruhuyla da görmek isterim çünkü. Ama bu adamı gördüğüm her zaman, aklıma gelen tek bir şey vardı: "Bir insan nasıl olur da bu denli yakışıklı ve kusursuz olabilirdi?"

Eh, kusursuz da değildir yani. Yani şey... Her insan hata yapabilir, değil mi? Her insanın zaafları, can evi dediğimiz noktası vardır. Beşer, şaşar ne de olsa. O yüzden kusursuz deyip de daha fazla günaha girmek istemiyordum. Zira bu adama o kadar çok 'Zeus' muamelesi yaptım ki, cehennemdeki zebani dostum ile iyi bir dostluk filizlenmiş olabilirdi aramızda... Ha, ha, ha! Nasıl, iyi miydi espri kalitem? Bence iyiydi, çok laf etmeyin lütfen!

Kartal.

Aşık olduğum adamın adıydı bu. Bu adı, gönlümün en yüksek yerine, en iyi manzara alan balkonuna yazmıştım. Aklımdaki en sağlam kazığa bu adın yazılı olduğu kağıtları bağlamıştım. Ona her baktığımda, okyanus mavisi gözlerinde bir kartalın asaletini görüyordum. Adının hakkını her türlü veriyordu. Kartal aynı zamanda diriliş ve uyanışı da temsil eden bir hayvandı. Gücü, kuvveti de temsil ederdi. Şu işe bakın ki benim aşık olduğum adam da aynen böyleydi. Küllerinden yeniden doğan, güçlü ve kuvvetli birisiydi. Ama benim en sevdiğim kısım, Kartal Takımyıldızı diye bir yıldız kuşağı olmasıydı. Onunla uyumlu olabileceğimizin bir göstergesi gibi geliyordu bana. Çünkü benim adım Yıldız'dı...

Yıldız ve Kartal'ın aşkı... Çok iyi olmaz mıydı? Şemseddin Sami, bizim aşkımızı yazmalıydı bence. Bunu her zaman düşünürdüm. Şey yani... Kartal, gönlüme bir ateş gibi düştüğünden beri...

Ama dediğim gibi, aşkın peşinde tarumar olmayı isterdim. Zaten benim ancak uçuk kaçık, saçma düşüncelerim kabul görürdü. Çünkü Kartal'ın peşinde resmen tarumar olan kişi bendim. Onun umrunda değildim, zaten beni görüyor gibi de değildi. Sadece üniversitede bir araya geliyorduk, onda da aynı sınıfta olmamız en büyük etkendi. Benim önümde oturuyordu her zaman. Asla sırasını değiştirmedi. Değişmesinde zaten. Böylece o güzel ve atletik sırtını izleyebilirdim sonsuza kadar. Evet evet, sonsuza kadar izlemek istiyordum onu. Her hareketi benim zaaflarıma giriyordu. Her duruşu, her yaptığı şey...

Zamanında jimnastik salonuna gidiyormuş. Bu denli esnek ve fizikli bir adam olmasının nedeni de buydu sanırım. Hâlâ gidiyor mu bilmiyorum, ama esnekliğinden bir şey kaybetmemiş. Bu arada harika futbol oynuyor, aramızda kalsın. Basketbolda da çok iyi. Zaten dalyan boyundan belli... Okulun spor salonunda maç yaptığı zaman, koşulsuz şartsız onun takımını desteklerdim. Zaten ilk olarak beni öyle fark etmişti. Yine spor salonunda harika frikiklerle maç yaparken, okulun diğer kızları ile onu izliyordum. Arada da kızların yüzlerine bakıyordum ki hangisi hangi derecede güzeldi diye. Çok güzel kızlarla göz göze gelince, umutsuzca başımı öne eğmiştim. Kartal, karşı takımı sahaya gömerken, ellerimi çırpıp onu desteklemiştim. O sırada onun ilgisini çekmiştim. Derin, koyu mavi gözlerini yüzümde gezdirmişti. Sonrasında da adımı söylemesini çok istediğim dudaklarını yukarı kıvırmıştı tebessüm ederek. Ben ise çoktan domates gibi kızarmıştım. Onunla göz göze gelmek, hayallerimdeki gibi olmadığı için, bakışlarımı kucağıma indirdim. O da gülümseyerek yanımdan geçmişti.

Göğe Bakma ÖyküleriWhere stories live. Discover now