Sabah kalktığımda hızlı bir duş alarak başım içinde ağrı kesici içip Meliha ablaya göreve çıkacağıma ve endişelenmemesini, hakkını helal etmesini söylediğim bir mesaj atıp hızla evden çıkmıştım.
Askeriyeye geldiğimde beni gören askerler selam verirken önce odama gidip bir kaç evrak işini halletmiş ardından mühimmat odasına giderek giyinmiştim. Kasaturalarımı belime ve bacaklarıma yerleştirdikten sonra el bombaları ve şarjörleri de yerleştirip önceden hazır olan mühimmat çantasını da kontrol edip helikopter alanına gelmiştim.
Görevin ne kadar süreceğini tam olarak bilmiyordum. Birkaç günde sürebilirdi. Birkaç hafta da.
Beni bekleyen Boğa timinin önüne geldiğimde hepsi anında selam verdi.
"Rahat asker, görevin ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Elimize geçen bilgilere göre sadece yakın zamanda kampa, köyden aldıkları esirleri götüreceklerini ardından da onlar üzerinden eylem yapacaklarını biliyoruz. İlk önceliğimiz vatandaşlarımızı kurtarmak ardından da belgeleri ele geçirerek haşeratları ezmek. Ne yaralanma ne de bir çizik istiyorum. Başınıza bir şey gelirse gazabımdan korkun. Anlaşılmayan bir şey!"
"Yok komutanım."
Timin bağırmasıyla albayın geldiğini görünce bende bağırmıştım.
"Dikkat!"
Mustafa albay yüzündeki tebessümle önümüze gelip durduğunda tim daha da dikleşmişti. Bu halleri komiğime giderken albay konuşmaya başladı.
"İlk görevinizde hepinize başarılar diliyorum. Gerekli birileri komutanınızın verdiğini bilerek bana sadece Allah'a emanet olun demek düşüyor. Allah yar ve yardımcınız olsun aslanlarım."
"Sağ ol!"
Albaya selam verdikten sonra bende tebessüm ederek time dönmüştüm.
"Boğa timi, HELİKOPTERE BİN!"
Bağırmamla hepsi tek tek çalışan helikoptere binerken bende son kez albaya selam verip binmiştim.
-
Arazide timle birlikte geçirdiğimiz üçüncü günün öğlenindeydik. Bildiğimiz kadarıyla alacakları esirleri karşımızda duran küçük depoya getirecek ardından da burada esirleri ayırıp büyük kampa götüreceklerdi. İnsanlara kullanıp atacakları mal gibi davranıyordu itler. Bizde üç gündür gelmelerini bekliyorduk.
Ne zaman olacağını tam bilmediğimiz için göreve erken çıkmıştık ve beraber arazide olmanın getirisiyle timle geçirdiğimiz bu üç günde daha da yakınlaşmıştık. Kolay değildi. Üç gündür her an tetikte burayı izliyorduk. Kurtarmayı bekleyen insanların, vatanımızı ve insanları korumanın sorumluluğu omuzlarımızdaydı. Hepimizin kalbi aynı sevdayla, aynı düşüncelerle çarparken birbirimizi anlamamak imkansız gibi bir şeydi. Bu yüzden aynı sevdaya sahip olduğum, kardeş bildiğim insanlarla silah arkadaşı olmak ayrı bir gururdu benim için.
Silahın dürbününden karşıdaki depoyu bir daha kontrol ettiğimde kulaklığımdan Emre'nin sesi gelmişti.
"Komutanım."
Karşıda bir hareketlilik görmeyince derin bir nefes alıp etrafı taradım.
"Buyur Emre."
"Nasılsınız?"
Emre'nin tereddütlü sorusuyla kaşlarımı çattım. Soracağı şey başkaydı ama nasıl konuya giriş yapacağını bilememişti galiba. Bu üç gün içinde görevlerde katı olan davranışım sebebiyle benden biraz çekinmeye başlamışlardı.
"İyiyim koçum. Sen nasılsın?"
"Bende iyiyim komutanım."
Başka bir şey söylemezken diğerleri de sus pus olmuştu. İçime derin bir nefes çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREK KARASI (Ara Verildi)
ActionÜsteğmen Selda Kızıldere. Yıllar önce hayalleri uğruna kimseye bir şey demeden terk ettiği mahallesine tekrar dönüyordu ama artık hiç bir şey eskisi gibi değildi. Yarım bir sevda... Yarım bir aile... Yarım bir dostluk... Tamamlana bilecek mi? Yayın...