|B Ö L Ü M B İ R|

6.3K 82 25
                                    

Kitabı okumaya başlayann herkess, hoşgeldiniiizzz. Bu kurgu diğer kurgularımın deneyimsizliğinden arındırılmış, kurgu ve bağlantı hatası olmayan ve daha profesyonel işlenen bir kurgu olacaktır.

İyi okumalarr..

Not; kitap komedi içerir.
Askeri bir kurgudur.
Cinsel içeriklerde uyarı koyulmaktadır.
Gülmekten ağlıncağımıza eminim...

Bir diğer not; Bu bölüm olayların nasıl geliştiğini görmeniz için bir geçiş bölümüdür. Konuyu anlayacaksınız.
•••••••

Bilinçsizlik ve adetlere uymak, geri kafalılık... Gözlerimle gördüğüm şeyler bunlardı. Görmemeyi dilediğim şeyler. 2023 yılında, modern çağa ayak basmış ve gelişmekte olan bir ülkeydik fakat benim ailem tüm gelişmeleri elinin tersiyle iteklemiş ve ,

-Törelere karşı gelemeyik Ağam

Diyerek yaşamaya devam ediyorlardı. Törelere karşı gelemeyik diyerekte beni , biricik kızlarını bir evliliğe kurban veriyorlardı. Babam Baver Aşiyan ve annem Dilruba Aşiyan... kendilerini geliştirmemek adına yemin etmiş o ikili.

"Annnneee!!!!! Akşam beni istemeye geliyorlar farkında mısın sen? İstemiyorum diyorum. Adetlerinize deee , törelerinize uymak istemiyorumm. Ya öğretmenim ben ya, okumuş kendini geliştirmiş bir kadınım. 2 gün sonra atamam sonuçlanıcak. Sizin aşiret olaylarınıza uymak zorunda mıyım ben?" Sesimde isyan, gözlerimde yaş vardı. Aşiret olduğumuz için taa evvelden yapılan anlaşmaya uyuyordu ve beni Zenan Aşiyanı, Bilaki aşiretinin en küçük oğluyla evlendiriyorlardı.

Fikrim sorulmamış, bana danışılmamış, gönlümse biri var mı diye sorgulanmamıştı bile. Beni umursamadan tepside anlamsızca ve hunharca hamur yoğuran anneme döndüm ve , " ANNNEEE!" Diye yükseldim. Hayır birde yüzüme bakmıyor duymazdan geliyordu.

"Sebehtandır bağırıp durisan ee Zenan , ma sağır var burada?" Gözlemi olabildiğinde devirdim ve beynime yolculuk yapmalarını diledim. Dayanamıyordum. Bu kadar laftan anlamaz olmalarına Daa yaa naa mıı yooor duuuumm.  Ben evlenmek istemiyorum diyordum, kadın bağırmama takılıyordu!

Sinirle topuğumu yere vurdum ve konağın mutfağından seri adımlarla çıktım. Avluya  vardığımda, gözlerim etrafı inceledi. Etraf iyice yıkanmış ve temizlenmişti. Aydınlatmalar arttırılmış, kocaman bir masa ve şark köşesi kurulmuştu. Babamı gördüğümde ellerini arkadan bağlamış tesbih çekerek , yanında evin işlerinde yardımcı olan Davut ağabey ile konuşuyordu.

"Ağam." Diye seslendiğimde, adımlarını yavaşlattı ve ona yetişmemi bekledi. Oysa Efendim kızım demesi ve bana dönüp gülümsemesi gerekirdi. Gerçekten Aileme medeniyet asla gelmeyecekti! Babam Diyarbakırlı, Annem mardinliydi. Babam ve aileside çok küçükken Mardine göçmüş ve burada şanlanmışlardı. Kendimi Diyarbakırlı değil, Mardinli görüyordum.  Doğma büyüme buralıydım sonuçta.

"Ee kızım diyecen mi?" Babamın kalın kaşlarını çatıp beni izlediğini görünce, boğazımı temizledim ve Davut abiye döndüm. "Abi, müsade edebilir kisin ağamla bana?" Davut abi gülümseyerek beni başıyla onayladı ve avluda en uzak köşeye doğru ilerlemeye başladı. Elimi babamın eline atıp tuttuktan sonra bir ümit gözlerinin içine baktım.

"Baba, ben senin evladın değil miyim? Sana da evlenmek istemediğimi söyledim , neden böyle yapıyorsun. Ben o adamla evlenmek istemiyorum. Ertuğ Bilaki , bana göre birisi değil." Babamın gözleri sanki silah çekmişim gibi dehşetle büyüdü ve ,

"Vişş, ew peyv çawa ye." Dedi. Kısaca o nasıl söz dedi!! Elini elimden hışımla çekti ve , "zenann, terbiyesizlik etmeyesin ha. Hasmına saygı duyasın beni ele güne şerm neke ha." Son cümlesini de söyledikten sonra arkasını döndü ve , "tövbe estağfuurr." Diye diye Davut abinin yanına ilerledi.

Demek beni rezil etme diyordu bana he. Önemli olan sadece Annem , Babam, Abilerim ve Aşiretin gururuydu he. O zaman ben size rezilliği gösterirdim.

•••••••

"Zenan , nere gidiyirsen ?" Avlunun kapısında abimi görünce panik yapmamaya çalışarak usulca elimi kapıdan çektim ve Abime döndüm. Takım elbisesini giymiş ve hazırlanmıştı . Saat 5.30 du. Misafirler 7 gibi geleceklerdi.

Yasin Abim , en büyük abimdi. Ha birde en sevdiğim Abim. Her zaman bana saygı duyar , koruyup kollardı. İstanbulda okumamın en büyük etkenlerinden biriydi. Beni üniversiteye o göndermişti. Sayesinde öğretmendim ve Atama yerim iki güne belli olacaktı.

"Ağabeyim, çarşıya inip geleceğim hemen." Dediğimde, beni başıyla onayladı ve , "Geçe kalma." Dedi. Ona da doğruyu söyleyemezdim çünkü kanında maalesef Baver Aşiyanın kanı dolaşıyordu. Ha birde Aşiretin en gözde oğluydu. Beni ispiyonlamayacağı veya dayak atıp eve sokmayacağı asla garanti değildi.

"Tamam abim." Dediğim an kocaman kapıdan çıktım. Şoför oturduğu sandalyeden hızla ayaklandı ve yanımda bitti.

"Nereye Hanımağam." Cehennemin dinine Seyit. Gelicek misin?

"Özel işlerim var Seyit. Arabayla gitmeyeceğim." Seyit arabaya baktı ve , "Vallaha hanımağam daha da yeni paklamıştım. Pek bi işime geldi." Dedi. Samimiyetten uzak bir gülüşle gülümsedim ve ,

"İyi günler Seyit." Diyerek, konağa sırtımı döndüm ve uzun bir süre görüşmemeyi umarak evden ayrıldım.

•••••

İki buçuk saat. Tam tamına iki buçuk saattir deli gibi yürüyordum. Telefonum yaklaşık 100 kere çalmıştı ve sayısız sms almıştım. Çoğu Baran ağabeyimin bacaklarımı kırmasıyla alakalı mesajlardı. Kim takardı ki??

Orman gibi gözüken ama kurak topraktan ibaret olan yerlerle dolanıyordum. Evden çok uzaktım ve nerede olduğumu aska bilmiyordum. Saat 8 e geliyordu. Telefonum tekrar çaldığında, ekranda babamın adını görmemle panikledim ve telefonu komple kapattım. Sonuçta bunlar Aşiyanlardı. Ne yapıp edip konumdan bulabilirlerdi beni.

Peeeh, Haydi bakalım Baver ağam rezillik nasıl olurmuş şimdi gör bakalım!!

Biraz ileride gözüme ilişen dikenli teller ve tam ortasında kapı görmemle ellerimi açtım ve , "Allahım , sevdiğin bir kulun olduğumu biliyordum." Diyerek hızla o kapıya yöneldim. Hava iyice kararmaya başlamıştı. Kurak ağaçlar bile az buz gölge düşürdüğü için korkmuyordum desem yalan olurdu. Evden kaçarken ne düşünerek kaçtığımı hatırlamıyordum bile!

Her hangi bir arkadaşıma gitsem Babam eliyle koymuş gibi bulacağı için böyle bir işe kalkışmıştım. Evlenmeyeceğim diye Ayılara yem olmam şoku yok muydu?

Bir anda yüzüme bamm diye bir ışık vurması ve Siren çalmasıyla titredim ve ellerimi istemsizce kulaklarıma kapandı. Işık o kadar kuvvetliydiki gözlerimi açamıyordum bile. Allahım sana mı geliyorum yoksa? Hayalimdeki beyaz ışık böylede değildi yani!!

Vallahi ölmek için çok gencim ben. Güzelimde ayrıca. Bari bir nereye atandığımı öğrenseydim. Beyaz ışık hala gitmeyince, "Günahımda çok ." Diye mırılandım.

"Bu son çağrıdır. Ellerini havaya kaldırın." Sesini duymamla, gözlerimi kırpıştırdım ve etrafı görmeye çalıştım. Gözlerim ışıktan dolayı yaşarmaya başladığı için hiç bir şey göremiyordum.

"Ne oluyor?" Diye sesimin çıktığınca bağırdım ve , "siz kimsiniz. Işığınız kaynağı güneş mi kör oldum burda kör." Dedim. Bir anda kollarımın tutulduğunu hissedince çırpındım ve bağırmaya başladım.

"Sen kimsin be? Ne oluyor? Bıraksana beni." Hem bağırıyor hem çırpınıyordum fakat hiç bir işe yaramıyordu. Arkamda beni tutan her kimse, mıknatıs gibiydi mübarek.

"Hanımefendi, bağırmayın ve çırpınmayı kesin. Talimatlara uyun. Zarar vermek istemiyoruz." Yine yüksek ses hoparlörden yayılıyordu.

"Ya siz kimsiniz. Kimin talimatına uyuyomuşum ben.. Mardin buradı Mardin. Dağı taşı ağacımı sahiplendiniz. Hayırdır?"

"Hanımefendi. Burası Özel kuvvetler Komuta merkez üssü. Askeri alana girmiş bulunmaktasını."

••••••••••

Eveett. İlk bölümü böyle kısa tutmak istedim. Maksat konuyu ve girişi anlamanız kavramanız. Umarım zevk alarak okumuşsunuzdur. Sonraki bölümde görüşmek üzere.

KOMUTANIM {+18}Where stories live. Discover now