2. bölüm

333 62 63
                                    


-

Sarayın içinde bir curcuna vardı. Bunun sebebi Dük ve Düşes'in hazırlanma merasiminden kaynaklanıyordu ve beni de dahil etmişlerdi. En kötüsü sevgili prensimiz için hazırlanıyordum. Pek memnun olduğum söylenemezdi. Sürekli saçımı düzelten ve yüzümü sürekli pudralayan biri aşırı rahatsız ediciydi.

Şu an ise at arabasının içinde aile üyelerini bekliyordum. Dük ve Düşes kol kola merdivenlerden aşağı yavaş yavaş iniyorlardı bahçeye. Düşes'in elinde her zamanki yelpazesi vardı. İkisi uyumlu görünüyorlardı. Son basamaktan da indiklerinde at arabasının önünde durup at arabasının kapısının Suho bey tarafından yavaşça açılmasını beklemişlerdi. Kapı açılmış, at arabasının içindeki benim karşı koltuğuma oturmuşlardı. Suho bey demişken, o da bizimle geliyordu. Dük ve Düşes'in en çok güvendiği kahyasıydı. Suho beyi severdim, kılıç derslerinden dolayı kiloma dikkat etmem gerekiyordu. Çikolata yememe izin verilmiyordu ama o bana hep gizlice verirdi. Bana burda abi gibi oluyordu.

"Jeayun daldın." dedi bir anda Düşes. "A-a pardon, bugünün nasıl geçeceğini düşünüyordum." Bir yalan uydurarak konuşmuştum. "Çocukluk arkadaşını özlemişsindir. Sonuçta siz aynı beşikte doğdunuz. Ahh! Nasılda geçti zaman."
dedi yelpazesini sallayarak Düşes. Tabii baya özlemiştim sevgili prensimizi ne demezsiniz.

Bazen cidden hiç haz etmiyordum şu kadından. Ona göz devirmekle yetindim. Konuşma istegim yoktu ama Düşes benim aksime prensimizi görmeye fazla hevesliydi. Sanki kendi öz evladı. "Jeayun evlilik yaşına az kaldı. Hiç mi yok sevdiğin? Yoksa ben seni tanıştırayım, gerçekten çok hanımefendi leydiler var ne dersin?" Duyduklarım canımı sıkmıştı. Evlenmek gibi derdim yoktu, özellikle kızlarla.

"Zamanı gelince düşünürüm." demekle yetindim. Düşes tam bir şey söylecekken "Oğlumuzu darlama Lisa." dedi Dük. Açıkcası beni koruduğu için mutlu olmuştum. Muhtemelen benim kızlardan hoşlanmadığımı biliyordu.

Dükle göz göze geldiğimizde bana dönüp göz kırptı. Mutlu olmuştum, bende ona gülümseyerek cevap vermiştim. Düşes'e döndüğümde gergince elindeki yelpazesini sallıyordu.

Bu geçen süre zarfında sarayın bahçesine gelmiştik. At arabası sarayın önünde durdu. Suho bey arabanın önüne gelip yavaşça kapıyı açtı. Düşes'in elinden tutup indirdi. Sonra ben indim ve ardımdan da Dük inmişti. Düşes hemen Dük'ün koluna girmişti. Hizmetliler bizi selamlarken bizde salona doğru yürümeye başlamıştık. İçerisi beyaz ağırlıklı süslenmiş, köşede büyücülerin yaptığı orkestrada hafif bir tonda müzik çalıyordu. Ortam güzeldi. kendine çeken bir havası vardı, abartılı değildi.

Ben etrafı incelerken yanıma bir hizmetli gelip tepsiyle bana içecek uzatmıştı. Görüntüsü güzel görünmüyordu ama ayıp olmasın diye almak zorunda kalmıştım. Elimdeki içecekle etrafı incelerken koluma nazik bir şekilde biri dokunmuştu. O tarafa döndüğümde gelenin Jay oldugunu görmüştüm.

En son bir sene önce görmüştüm onu, cidden kas yapmıştı. Kolları benim kollarımın aksine yapılı ve güzel duruyordu. Balon adam olmuş resmen, marki nasıl bir eğitim veriyor bu çocuğa.

"Nasılsın kuzen?" demişti neşeli bir tonda. Onu özlemiştim cevap vermeden direk Jay'e sarılma ihtiyacı hissedip  kollarımı ona sarmıştım. O da bana karşılık vermişti,  özlem dolu bir sarılmaydı. "Seni özledim Jay." dedim.  "Ben de seni özledim, Jaeyun"

Biz birbirimize sarılırken güzelliğiyle bütün erkekleri kapısında kuyruk eden namıdeğer markiz gelmişti.  "Hanbin'e söyleyeyim de  Jay'in derslerini azaltsın. Kuzenlerin görüşmesini engelliyor" demişti. Haklıydı, o deli adam yüzünden biz görüşemiyorduk. Jay'in eğitime aşırı önem veriyordu.

Souled Romance [jakehoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin