14. bölüm

262 36 46
                                    

.

Sunghoon'la ateşli öpüşmemizden sonra at arabasında Jungwon ve Jay'in gittiği göreve gidiyordum. Muhtemelen benim tutarlılığıma laf edeceksiniz, haklısınız da. Aşık olmayacağım dediğim adamdan etkilenmeye başlamıştım. İnanın ben de nasıl oldu bilmiyorum. Ama geçen süre zarfında beni kendine daha da çekmişti. Armızda görünmeyen bir çekim kuvveti oluştu.

O an sanki birbirimiz için yaratılmışız gibi hissetmiştim. Ona aşık olmam iyi mi kötü mü bilemeyeceğim ama roman değişti. Ona aşık olmamın sonucunu bana ölüm olarak geri getirmez diye umut ediyordum. Şahsen şu an kolay kolay öleceğimi düşünmüyorum. Kodlama bozuldu daha da ölüm falan olmaz.

At arabasında giderken araba ani bir hareketle durmuştu. İlk başta taşa takıldık sanmıştım ama sanırım taşa takılmamıştık. Izek Bey at arabasının sürüş kısmından inip kapıma gelmişti. Kapıyı açıp, "Efendim tekerlekte bir arıza çıktı ve bunu tamir edebilmem için arabadan çıkmanız gerekiyor." Zaten hep beni bulur böyle şeyler. Şöyle bir çılgınlık yapıp sakin sakin göreve gitsem ne olurdu ki cidden. Yani şu dünyada güneş batıdan doğsa ve benim yüzümden olsa inanın şaşırmazdım gerçekten.

"Tamam iniyorum." diyip oturduğum yerden ayağa kalktım. Kapıyı Izek Bey yavaş bir biçimde açtığında aşağı inmiştim. Önümde duran çocuk istifini bozmadan, "Efendim biraz ötede bir kervansaray var, isterseniz oraya gidelim. Biraz dinlenmiş oluruz araba tamir olana kadar."

"Tamam Yoru, bana fark etmez. Izek Bey tamir edene kadar orda vakit geçirelim madem." Biz göreve Izek Bey ve Yoru'yla gidiyorduk. Yoru bana yolda ihtiyaçlarımı sağlanması için atanan bir hizmetliydi. Yani pek bir ihtiyacım olacağını düşünmüyordum ama neyse. Burada bana arkadaş gibi oluyor. Yoru paltosunun sırtımdaki şapkayı kafasına çekti. "Efendim kapüşonunuz-"

"Tamam tamam biliyorum, tanınmamak önemli." Kelimelerin sonlarını uzatarak konuşmuştum. Ben de sırtımda olan paltonun şapkasını kafama kapatarak yürümeye başlamıştım. Yani kervansaray konaklamamız ne kadar iyi bilemeyeceğim ama küçük bir tatilden zarar gelmez, öyle değil mi? Yorucu akademi senesinde bence biraz dinlenmek güzel olabilir. Hatırladığım kadarıyla okuduğum başka romanlarda hep bu gibi yerlerin kendine has hamamları olurdu. Umarım bu gideceğimiz yerde o hamamdan vardır.

Ayrıca benim bu durumu acilen Jay'lere haber vermem gerekiyordu. Geleceğim vakitten 1 gün daha geç bir zamanda gideceğimden endişelenmelerini istemiyordum. Ne yazık ki bu dünyada telefon olmadığı için kuşlar veya
büyüyle haber göndermem gerekiyordu. Tabiki bende büyü kullanmayı beceremediğimden mecbur kuşu kullanıyordum. Büyü kullanabilsem şimdiye kadar haber vermiştim. Neyse söylenmeye gerek yok geldik bir kere bu dünyaya yapacak bir şey yok.

"Efendim?" Yoru'nun sesiyle dikkatim dağılmıştı. Düşüncelerime fazla odaklandığımdan Yoru'nun arkada kaldığını görmemiştim. Arkamı döndüğümde Yoru yere çönmüş bir biçimde yerdeki bir şeyi inceliyordu. "Efendim bakın adamas kristalleri. Eski bir inanılışa göre, bununla beraber sevdiğiniz veya sevmediğiniz kişiye göre renk değiştirirmiş ayrıca buranın en önemli madenlerinden biridir. Büyülerde çok işe yarar ve en önemlisi yerde bulmamamız büyük bir şanstır efendim."
Sonunda burada şanslı bir şeyle karşılaşmıştım, kara bahtım bu sefer yüzüme güldü.

"Ne renge dönüşüyor peki?" merakla sorduğum soruya yoru sakin bir biçimde yanıt vermişti.

"Efendim bildiğim kadarıyla sevmediğinde siyah sevdiğinde kırmızı oluyor." Bunu diyip bir kaç tanenisi yerden alıp çantasından çıkardığı minik kavanoza koymuş, ucuna da aşırı kalın olmayan bir ip geçirmişti. "Neden böyle bir şey yaptın?" demiştim şaşkınlığımı belli ederek.

Souled Romance [jakehoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin