9. bölüm

226 43 40
                                    

-

Kafama ateş topu yağmasından iki hafta geçmişti. Bu iki haftada çok şükür çok fazla bir şey olmamıştı. Sadece benim aram prensle yine tekrar kötü olmuştu. Beni kurtardıktan sonra aramız düzelir sanmıştım. Ama sanki asla böyle bir olay yaşamamış gibi beni daha çok terslemeye başlamıştı. Çok çelişkili davranıyordu. Yok olan nefretim tekrar içimde birikmişti

FLASHBACK

Ateş topu olayından dört gün geçmişti. Bu süre zarfında dört gün istirahat etmeme izin vermişlerdi. Vermeleri normaldi. Sonuçta her gün kafama ateş topu yağmıyordu. Dört gün boyunca prens revirdeydi, odada tek başımaydım. Odada tek kalmak pek sıkıntı olmuyordu. Çünkü Jungwon ben yalnız kalmayayım diye kendi beslediği tavşanını odama bırakıyordu, onunla takılıyordum. İyi bir dinleyiciydi fakat tek sıkıntısı havuç verdiğimde uyuyordu.

Bugün prenssiz odada geçireceğim dördüncü geceydi. Saat bire yaklaşıyordu. Onsuz geçirdiğim günler içimde bir burukluk olarak kendini hissetiriyordu. Prens şu an ne yapıyordu, uyuyor muydu? Merak ediyordum. Olaylar yaşandığından beri birbirimizi görmemiştik. Niki yanıma gelip gün gün nasıl olduğunu rapor geçiyordu. Bu yüzden iyi olduğunu biliyordum. Ne zaman onu bu kadar merak edecek boyuta gelmiştim? Sağlıklı bir şekilde öğünlerini atlamadan besleniyor mu? Hareket ettiğinde canı yanıyor mu? Bunun gibi zibilyon tane soru vardı kafamda.

Yatağımdan duvara dönüp elimle hayali yıldızlar yapmaya başlamıştım. Düşünceli olduğum çoğu zamanlar böyle yapıyordum. Ve şu an kendimi çıkmazda gibi hissediyordum. Keşke prensi görebilsem dememe kalmadan bir anda pat diye kapı açılmıştı. Aniden gelmesi, yerimde sekmeme sebep olmuştu, gelen prensti. BİR SANİYE, GELEN PRENSTİ! Kafama yeni basıyordu her şey. Ne işi var bunun burda ve neden içeri alacaklı gibi girmişti.

Onu görmemle benim tepkimin hızı aşırıya kaçmıştı. "İYİ MİSİN!" demiştim bağırarak. O da bana "Sheehss, sesini alçalt insanlar uyuyor. "demişti. Ben tamam manasında elimi ağzıma götürerek fermuarlıyormuşum gibi yapmıştım. Birbirimize bakıyorduk, ortamda loş ışık hakimdi. Mum ışığı ortamı siki.. neyse, söylemeyeceğim ayıp olur.

"İyiyim, bir sıkıntım yok." demişti istifini bozmadan. Kapıyı kapatıp yavaşça yerdeki tavşana bakıyordu. "Bu ne böyle?" demişti. "Jungwon verdi tek kalmayayım diye." demiştim. O da bana bakıp gülümsemişti. Çok güzel gülüyordu. Yere eğilip eliyle tavşanı sevmeye başlamıştı, yanında olan marullardan da yediriyordu. Konuya girmek istiyordum ama utanıyordum.

Tavşanı sevmeyi bırakıp ayaklandığında
yatağındaki battaniyeyi açmıştı. Ben ise sessizce onu seyrediyordum. Özlemişmiydim onu?
Bilmiyorum ama burada olması beni rahatlatıyordu.

Souled Romance [jakehoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin