2.8

9.7K 482 63
                                    

28. Bölüm

GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ

>

Özkan hâlâ bizdeydi.

Neredeyse akşam olmuştu ve Beyefendi ısrarla hareketlenmiyordu, odamda olduğum hâlde abimle gülüş seslerini duyuyordum.

Onun gitmeyeceğini anlayıp artık yaşama belirtisi göstermek adına yatağımdan kalktım, kilitli kapımı açıp odadan çıktığımda mutfaktan elinde tepsiyle çıkan annemi görürken, "Şükür," dedi annem, beni görmesiyle.

Ben anneme yürürken annem olduğu yerde durdu, ona ulaşmamla elindeki çay tepsisini bana uzattı. "Sen bunları çocuklara götür, ben de akşam için yemek yapayım," dedi.

Tepsiyi elinden almamla annem arkasına döndü, mutfağa gitti. Bense uslu uslu salona girdim, abimle Özkan'ın bakışları direkt beni bulurken Özkan'la göz göze gelir gelmez o ayağa kalktı, abim umursamazca geri televizyona döndü ve Özkan, "Ben sana yardım edeyim," deyip bir anda önümde belirdi, elimdeki tepsiye uzandı. Gözlerim yüzüne çıktı, ben ona tripli bakışlar atmaya çalıştığım sıra o, tepsiyi elimden alırken parmaklarını usulca elimin üzerinde gezdirdi, abim onun arkasında bir şey görmezken Özkan sırıttı, göz kırpıp tepsiyle birlikte arkasına döndü.

Sıcak parmaklarının dokunuşunun etkisinde kalmışken uslu uslu ilerledim, Özkan sehpanın üzerine kendi çayıyla abimin çayını koyarken ben de tekli koltukta dizlerimi de koltuğa koyarak oturdum, abim duman tüten çayını televizyondaki maça bakarak höpürdetirken odadaki varlığımın bile farkında değildi neredeyse, ancak onun aksine Özkan gözlerini bana dikmiş, kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde hınzır bir gülüşle bakıyordu.

Abimle aynı ortamdayken ister istemez gerildim, bakışlarımı ondan kaçırıp televizyona ve odanın farklı bölümlerine bakmaya çalıştım ama dönüp dolaştıktan sonra son durağım yine onun gözleri oldu, o ise 3 senedir bakmadığı kadar bakmaya yemin etmiş gibi gözünü bile kırpmadan bana dikmişti bakışlarını.

Abimi ufakça kontrol ettim, beni görmediğini bilerek Özkan'a ağzımı oynattım, 'Bakma' demeye çalıştım. Pekâlâ anladı ama umursadı mı, asla. İnatlaşır gibi omuz silkti, gülüşünü büyütüp bakmaya devam etti.

Yine ondan gözlerimi aldım, televizyona kitleyip ona hiç dönmedim ama bakışları hâlâ üzerimde kilitliydi. Ara ara kaçamak bakışlar attım, bu anlarda bakmıyorsa da bunu bekliyormuş gibi yine hemen bana dönmüştü.

Bu olay kapı zili çalana kadar sürdü. Babam olduğunu bilerek ayaklandığımda kapıya giderken açmamla birlikte babam içeriye girdi, o sırada maçtakiler bir gol atmış olacak ki Özkan'la abim aynı anda sevinç içinde bağırdı ve bir an buna irkilsem de babamın içeriye girmesinden sonra kapıyı kapatıp annem ve babamla birlikte salona, Özkan'la abimin yanına döndüm.

İkisi de babamı görmeleriyle toparlandı, babam; Özkan'a kısaca hoş geldin dedikten sonra hep birlikte oturduk, zaten babam geldiğinde maçın bitmesine az kalmıştı ve çok geçmeden de bitti, bu sırada Özkan'a dönüp de hiç bakmadım, tüm aile üyelerimle aynı ortamdayken cesaret edemedim.

"Baba," dedi abim, maçtan sonra. "Özkan beni Ordu'ya davet ediyor."

Bu sözlerle babamın kaşları çatıldı, sorar gibi Özkan'a baktı ve ben de aynı şekil baktım Özkan'a, Özkan ise onaylar şekilde kafa salladı abimin söylediğine.

"Ne Ordu'su?" Diye sordu babam. "Askeriye mi?"

Annem, babamın sorusuna güldü, "Şehir olan Ordu," dedi Özkan, gayet saygılı bir üslupla. "Annem ve babamla memlekete gideceğiz, Alaz da gelsin diyorum." Gözleri usulca bana döndü, bir şey diyecek gibi oldu ama cesaret etmemiş olacak ki yine sustu.

"Sen izin verirsen giderim, baba," dedi abim, babamı ikna etmeye çalışarak. Babam çok baskıcı biri değildi ama fazla rahat da bırakmazdı, kendince ayarlıydı. "Annem izin verdi."

"Aynen," dedi annem, abime destek çıkarak. "Hatta Özkan, Dudu da gelsin dedi, ona da değişiklik olurmuş sınav stresinden dolayı."

Özkan'ın anneme bunu söylediğinden haberim yokken hem şaşırdım hem de kaşlarımı çattım, Özkan'a ufak bir bakış attım. "Dudu ne alaka?" Diye çok mantıklı bir soru sordu babam.

Özkan'ın Ordu'da ne kadar süre kalacağını bilmiyordum, aramızda ufak bir tripleşme durumu olabilirdi ama bu, onu özlemeyeceğim anlamına gelmiyordu. Hem Ordu'yu da çok merak ediyordum, Özkan ve abimle çok eğlenebilirdim orada.

"Dudu'yu boş ver, baba," dedi abim, beni hiç kaileye almadan. "Ben gideyim mi, onu söyle."

"Niyeymiş?" Dedim hızla araya girerek. "Belki ben de Ordu'yu merak ediyorum. Hem benim sınav stresini atmam lazım, senden çok benim hakkım."

"Kanki benim kankim," dedi abim, bana inat eder gibi. "Sana ne oluyor?"

Abime nispet yapar gibi Özkan'a döndüm, "Benim gelmemde bir sakınca var mı?" Diye sordum.

"Katiyen yok," dedi Özkan hızla. "Asla yok."

Ham yapardım.

"Gördün mü?" Dedim abime dönerek. "Kankim olmasa da bizim de bir samimiyetimiz var."

"Sizin ne gibi bir samimiyetiniz var pardon da?" Dedi abim, anlam veremez gibi kaşlarını çatarak.

"Bir susun," dedi babam, bana cevap hakkı tanımadan. "Çocuk gibi didişmeyin." Hemen sonra Özkan'a döndü, "Bu ikisi gelse onlar nerede kalacak?" Diye sordu. "Fazlalık olmasınlar size."

"Estağfurullah," dedi Özkan hemen. "Öyle bir şey olsa zaten çağırmazdım. Annemle babam da çok istiyor, ikisi de Alaz'ı çok seviyor, Dudu'yla da tanışmış olurlar. Ordu'da akrabaların ev çok, kimse bunlar kim diye bile sormaz, bizi evine alır. Yine de Dudu için falan istemezseniz otele gideriz üçümüz."

Özkan öyle bir güven verici ve ikna edici tonda konuştu ki ciddi anlamda ben bile etkilendim, hâliyle babam da etkilendi. Düşünür gibi birkaç saniye beklediğinde bana döndü, "Ne kadar kalacakları belli değil," dedi. "Yine de gitmek istiyor musun?"

Anında başımı salladım onaylar anlamda.

"Her yerde peşimde ya," diye homurdandı abim ama babam onu takmadı, "Birbirinizden ayrılmayacaksanız gidin," dedi. Ardından abime döndü, "Kardeşine göz kulak olma şartıyla gidebilirsin," dedi. "Kıza da bir değişiklik olsun."

Kocaman gülümsedim, çocuksu bir sevinçle el çırptım ve o anda Özkan'la gözlerimiz buluştu, en az benim kadar içten bir şekilde gülümsedi ve hemen bakışlarını üzerimden çekti.

Abim isteksiz de olsa babamı onayladı, az sonra Özkan eve gitmek için ayaklanınca onu uğurladık, hevesle odama gidip Ordu macerası için çanta hazırladım kendime.

İçimden bir ses sevdiğim adamla bolca eğleneceğimi söylüyordu.

Tabii bir de yanımızdan bir saniye bile ayrılmayacak olan abimle.

Gözler Yalan Söylemez | TextingWhere stories live. Discover now