40

946 47 73
                                    

"Hastamızın durumu kritik."

"Hayati tehlikesi var."

"Kendinizi her türlü sonuca hazırlamalısınız."

İnsanlar yapıları gereği ölümü er ya da geç kabullenirler. Hayat devam ediyor kavramı insanlığın ölüme karşı ortaya koyduğu en önemli dayanaktır. İlk başta anlamakta zorlanırlar. Bir gün önce gördüğü, konuştuğu insan bir gün sonra nasıl olamaz diye düşünüp dururlar. Hiçbir zaman anlayamazlar ama bir süre sonra kabullenirler ve alışırlar. İşte bu insanlığın süper gücüdür: Onsuz yaşayamam dedikleri insanların yokluğuna alışmak.

Kaya yıllarca Ender'den uzak yaşamıştı. O olmadan hayatını devam ettirebilmişti. Ama hep kadının oralarda bir yerlerde nefes aldığını bilirdi. Rahatlığının bu yüzden olduğunun da farkındaydı. Ama şimdi Ender'in nefes almadığı bir dünyada yaşayabilir miyim diye düşünüyordu.

Bekleme koltuğuna oturduğundan beri gözlerini hiç kırpmadan bir noktaya bakıyordu. Göz pınarları yine taşmak için gözlerini kırpmasına bile gerek kalmayacak kadar dolarak yavaşça yanaklarından süzüldü. Yanında duran telefonunun çaldığını dahi duyamayacak kadar dış dünyaya kapalıydı.

Şahika abisinin telefonunun ekranında yazan isimle yutkundu. Kararsız bir halde elini uzatıp telefonu aldı. Doğrulurken gözleri abisini buldu. Aynı noktaya bakmaya devam ettiğini görünce telefonla birlikte arkasını dönüp birkaç adım uzaklaştı.

Aramayı cevaplandırıp telefonu kulağına götürdü. Telefondan gelen sesle dudaklarını ıslattı. "Alo baba."

"Yiğit..."

"Şahika? Babamı aramıştım aslında. Yanlışlıkla seni mi aradım?"

"Yok hayır doğru aradın. Abim yanımda."

Yiğit kaşlarını çattı. "Bir sorun mu var?"

Aslında hemen söylemeyebilirdi. Belki de Ender uyanacaktı. Ama kendi annesiyle vedalaşmaya yetişemediği aklına geldiği için söylemesi gerektiğini düşündü. Böyle bir riski almak istemedi. "Erim'de yanında mı?"

"Evet, oteldeyiz. Ne oluyor Şahika? Herkes iyi mi?"

"Biz hastanedeyiz şuan."

"Ne? Kime ne oldu?"

"Ender... vuruldu."

Yiğit şaşkın bir nida çıkardı. "Ne diyorsun sen Şahika? Ne demek vuruldu? Annem nasıl?"

"Yiğit bir an önce buraya gelin. Şuan ameliyatta ama durumu ciddi."

Arkadan Erim'in de sesi gelirken ikisinin de ağlayarak birbirlerine destek olduğunu duydu. Konuşmanın devamında zaten bugün dönüş uçağına bineceklerini haber vermek için aradıklarını öğrendi. Daha sonra telefonu kapatıp derin bir nefes verdi.

Arkasını dönüp baktığında görüntü aynıydı. Koridorun sağında abisi öylece oturuyordu. Solunda Caner ve ona destek olmaya çalışan Emir oturuyordu. Abisinin yanına gidip telefonu bıraktı.

Doğrulduğunda adamlarından birinin gelip kenardan ona baktığını gördü. Hemen oraya doğru adımladı. Birlikte koridoru dönüp birkaç adım uzaklaştılar. "Buldun mu bir şey?"

"Maalesef hiçbir iz yok."

Şahika sinirle adamın üzerine yürüyüp dişleri arasından tısladı. "Ne demek iz yok? Güpegündüz sokak ortasında oldu her şey."

"Plaka sahte. Arabaya da ulaşamadık." Aynı cümleyi yarım saat önce polislerden de duyduğu için elini saçlarına götürüp sinirle geriye doğru attı.

ben seni arayamam | enkayWhere stories live. Discover now