Bölüm 10

15 3 35
                                    

|Belki de susmak gibidir yanında kalmak, susmak ve huzuru koklamak gibi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

|Belki de susmak gibidir yanında kalmak, susmak ve huzuru koklamak gibi.
"Sana koşma demiştim." diye hayıflandı sol eli yine belinde, sağ eli ise her zaman yanında taşıdığı ağır çantasının kayışındayken. "Koşmadım..." diye mırıldandım, umarım duymamıştır çünkü bu bir nevi yalandı. Açıkça önünde nefes nefeseydim.

"Yalancı." dedi hafif alaycı gülüşüyle sol tarafına dönerken, bu sırada da çantasının kayışını tuttuğu sağ elini önüme tutup; "Gitmiyor muyuz?" diye sordu. Başımı aşağı yukarı salladım ama bir anda duraksadım. Ne dedi o az önce? Gitmiyor muyuz? ne.

"Gitmiyor muyuz derken?" diye de beynimde bile hasara neden olan soruyu dile getirdim. Gözlerim bu sırada ela irislerine bakmaya çok hevesli ama kalbim de bir o kadar utangaçtı. Bu nedenle karşımda duran zemin katta ki küçük markete takılı kaldı. O ise bana dönerek diğer elini de çantasının kayışına getirerek tutundu ve derin bir nefes saldı havaya. Ben ise onun neden normal bir tişört yerine kolsuz giydiğine yakınmadığımı düşünmeye başlamıştım. Gerçekten... Neden?...

"O kadar izin aldım senin için, bırakta bu işi düzgün yapayım." dedi yüzüme doğru eğilerek. Saçları sol tarafa düştüğünden bir gözü görünmüyordu ve o... Çok yakışıklıydı. Bir de güzel, evet evet güzel. "Yani sizinle evinize kadar eşlik etmek isterim, bu sıkıcı adamın sizinle gelmesine izin veriyor musunuz küçük bey?" diye kibar adamı oynaması yüzümün sıcaklamasına, kısa da olsa gülmeme neden oldu.

"Çok isterim." diye sessizce cevap verdim gözlerine bakma cesaretini kendimde bularak.Tanrım karnım feci derecede kasılıyordu ve bunu başaran kişi de benden yedi yaş büyük adamdı. Gözlerine bayılıyordum. Ona bayılıyordum. Çok değerliydi, aşırı değerliydi. İzin verse her bir şeyim yapacağım kadar değerli hemde.

Gözlerine daldığım o sırada onun da beni süzdüğü gerçeğini fark edememiştim, kendine gelmeye çalışmasını ise yerinde doğrulup ellerini birbirine vurmasının ardından, "Pekala... İşte bu garipti." diye mırıldanıp boğazını temizlemesi sayesinde fark ettim. Siktir, karnım öyle bir kasılmıştı ki; dudaklarımı birbirine basıtırıp kollarımı da karnıma bastırmasaydım sesli bir şekilde acıdan inlerdim.

Deli ediyorsun beni.

--

Evime doğru giden yola yürümeye başladığımızdan beri; o okulun dış kapısının önünde olan olaydan, ben ise utangaçlığım artı gerginliğim yüzünden konuşmamıştık ve aslına bakarsak onun rüzgarın eşliğinde dans eden kokusu varken, gerçekten kelimeler için delirdiğimi söyleyemezdim. Yanımda olduğu gerçeği bana her şeyden çok iyi geliyorken hele hiç.

"O şarkı..." diye söze başlaması sayesinde gözlerim ağaçların oradan direkt ona çıktı, "Hmm." dedim ben de başımı aşağı yukarı sallayıp devam etmesi için teşvik ederek. "Yani nasıl desem, çok umut...-" diye cümlesini oluşturmaya çalışışını engel olamadığım hafif gülümsememle izledim. "-suz gibiydi. Yani öyle de denmez aslında- off!" diye sinirleri bozulmuşcasına saçlarını arkaya attı hırsla.

Bu haline kıkırdadığımda gözlerini belerterek bana bakmaya ve, "Gülüyor musun?" dedi. Başımı aşağı yukarı salladım. Kaşları da havalandı bu sefer. "Komik mi?" Tekrar salladım başımı olumlu anlamda. Bu sefer ise gözlerini devirdi. "Her neyse işte Yoongi." dedi. Kalbim son surat vurmaya başladı. Çok seviyordum bunu demesini. Çok hoştu.

Çok hoştu benim adamım.

Boğazımı temizledim kendime gelmek istercesine. "O şarkıda bir çok şey bulabilirsin aslında," diyerek söze başladım. Bakışlarını etraftan çekerek yanyana yürürken bana dikkat kesildi. Derin bir nefesi içime misafir ettim çünkü o güzel gözleri üzerimdeydi. "Pişmanlık, Umutsuzluk, Aşk, Korku, Büyülenme, Başarısızlık ama en sonunda pişmanlığın yerini başka bir şey eklendi, yani şu son bir ayda." dedim tek nefeste. Burnunu çekti ve kaşlarını kaldırıp başını sallarken, "Neymiş o?" diye sordu. Mimiklerine bayılıyorum.

"Hırs." dedim gülümsememde bile bu sefer benim kazanacağıma olan eminlik olduğunu biliyorken. Bakışlarım ise bunu söylerken tam gözlerinin içine bakarken, gözlerini kaçırdı benim kestane rengi irislerimden. Gülüşüm tebessüme dönüştü onun bu hareketiyle. Başım ise yine eski yerine, asfalta indi.

Ne olursa olsun, kazanacaktım.

Seni de beraberinde sakladığın onca şeyi de.

|Bölüm sonu|

bok kazanırsın

şaka

valla şaka

BLACKFISHWhere stories live. Discover now