6.BÖLÜM

2.2K 89 84
                                    



Onu, sevebileceğinin en yücesi ile sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.

Bağışla kendini artık
Onu da
Bırak gitsin.


🎶Buray- Sahiden
(Bölüm müziğimiz. Sözlerin Gülce' yi anlattığını düşünüyorum. Siz ne dersiniz?)



  Salondaki muhabbetin sesleri mutfağa ulaşıyordu. Ocaktaki kahvenin kaynamasını beklerken bir yandan da içerideki muhabbete kulak kabartmıştım. Amcamın, Yavuz'a yönelttiği soruları ve cevaplarını deli gibi merak etsem de Nil, Kübra ve ablam pek fırsat vermiyordu. Üçü de en az benim kadar heyecanlı görünüyordu. Tam üç yıl ben anlatmıştım onlar dinlemişti, bu kadar sevinmeyi kesinlikle hak ediyorlardı. Benim yakınmalarımdan kurtulacaklardı, bundan ala bayram mı vardı?

"Bence hem kahveye hem suya tuz atalım?" Kübra'nın fikrine benim ve Hale'nin yüzü ekşidi. Nil hemen atıldı.

"Kahvede tuz çok klasik olur. Yok mu karabiber, toz biber? Belki biraz isot." Ablam Nil'in fikrine kahkaha ile gülerken, Kübra baharatların olduğu rafa yöneldi.

"Üzerine de tuzlu limonlu bir su. Ağzım sulandı valla." Nil'in bu fikrini Kübra icraata dökmek için kolları sıvamıştı bile.

"Saçmalamayın. Kahveye biraz tuz atsak yeter." Hale kollarını bağlamış, mutfak masasının çevresinde sıralanmış sandalyelerden birine oturmuştu. En sakinimiz o olduğundan daha mantıklı fikirler veriyordu. Kızlar duymalarına rağmen aldırmadan devam ettiler.

"Kızlar, kızlar, kızlar! Yanılıyorsunuz. Asıl lokumdan şüphe etmez." Ablam kumaş pantolonunun cebinden çıkardığı şırıngayı yukarı kaldırdı. Hemşirelik görevinin hiç bu şekilde kötüye kullanılacağını tahmin edemezdim. Keyifle onları izliyordum. 

"İşte cesaret, işte feraset, işte fazilet, işte adam gibi adamlık!" Nil büyük bir coşkuyla ellerini kaldırmış ablamı takdim ediyordu bize. Kübra, Nil'e alkış tutuyordu. Ben işe bir yandan kahveyi karıştırıyor bir yandan kahkaha ile onları izliyordum. 

"Halecim işte buna inovasyon denir. Tanıştırayım. Yoksa kim ne yapsın ananemden kalma tezek kokulu bu saçma adetleri. Eğlenceli kısım burada." Olaya el atma zamanı gelmişti.

"Fikrimi söylememe müsaade var mı?" hepsinin bakışları bana döndü.

"Hiçbir şey koymayacağım. Ne kahveye ne suya ne de lokuma." Hep bir ağızdan isyan seslerini duymak beni daha da güldürdü.

"Bak en azından kahve acı olsun. Kırk yıl hatırın olur. O açıdan düşün güzel arkadaşım." Aramızdaki kısa mesafeyi hızla kapadı Nil. Bir elimi avucunun arasına almış, açtığı koca gözlerini yüzümden çekmiyordu.

"Kıyamam."

Yüzünü buruşturdu. Elimi savurdu. Eski yerine geçti.

"Nisan bu fikrini benim istemede kullanacağız tamam mı?" Kübra, ablamın yanına yanaşıp gizli bir şey fısıldıyormuş gibi konuştu.


İzlediğim manzara bana ocaktaki kahveyi unutturmuştu. Taşmaktan son anda kurtulan kahveyi el birliğiyle fincanlara doldurduk. Servis için hazırdılar. Yavuz'un kahvesine ise hiçbir şey koymadım.


🫧





Bakışlarım Yavuz'un parmaklarından bir dakika bile ayrılmak istemiyordu. Yüzük parmağına az önce takılan alyanstan sarkan kırmızı kurdeleyi avucunun arasına almıştı. Gözlerim hemen kendi parmaklarıma kaydı. Nasıl bir sevabın karşılığıydı bu? Günler öncesinde, kafamda onunla aramızdaki ilişkinin adını bile koyamazken şimdi evlilik tarihini kararlaştırmaya çalışıyorduk. Birkaç gündür ayaklarım yere basmıyordu, gözüm önümü dahi görmüyordu. Yavuz hafifçe kulağıma eğildi.

ZAHİR | MAHALLEWhere stories live. Discover now