Birlikte, Sunghoon hyung'un getirdiği pizzayı yedikten sonra oturduk bir süre havadan sudan konuştuk. O sormadan Jay meselesini açmak istemiyordum, ki açsam bile nasıl bir şekilde kelimeleri bir araya getirip kendimi açıklayabileceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu. Dediğim gibi, bir süre sıradan muhabbetimizi sürdürdükten sonra Sunghoon hyung'un aklına, benim onu çağırmış olduğum gelmiş olacak ki yüzüne bir soru ifadesi takınarak bana yöneldi.

"Bu arada Jungwon, sen genelde bu saatte çağırmazdın. Bir sıkıntı yok, değil mi?"

Evet Sunghoon hyung, bir sıkıntı yok. Birden çok daha fazla sıkıntı var.

"Hyung, aslında konuşmak istediğim bir konu var ama nereden başlayıp, nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum. Bazı şeyler çok karmaşık geliyor."

Sunghoon, bu sefer insanı rahatlatacak türden bir gülümseme yerleştirdi yüzüne ve bir yandan elini, omzuma koydu.

"Sorun yok Won. İyice düşünüp zihninde toparladıktan sonra anlatabilirsin. Beklerim ve sen kendini hazır hissettiğinde sabırla dinlerim. Rahat ol. Sen nasıl daha iyi hissedeceksen öyle olacak."

Aslına bakarsak Sunghoon hyung'un tek bir kelimesiyle bile onun psikoloji okuduğunu anlamak zor değildir. Ve bu, onda sevdiğim şeylerden biri. Kelimeleri ve cümleleri insanı rahatlatıyor. Beni yadırgamayacağını bilmek hoşuma gidiyor. Bu yüzden, Sunghoon hyung'un benden bıkmayacağını bilerek iyice düşündüm ve sonra nasıl oldu bilmiyorum ama her şeyi bir çırpıda anlatıp bitirdim. Bir ara -Jay'in aldığı vazo kırılınca Jake ve Sunoo'ya ettiğim sözleri anlatırken- ağlayacak gibi oldum , sesim titredi ama hızlıca toparladım. Ben anlatırken, Sunghoon hyung ciddi bir şekilde dinledi ve ben bitirene kadar konuşmadı. En sonunda içimde biriktirdiğim her şeyi atıp kurtulduğumda, üstümdeki yük hafiflemiş gibi oldu. Sunghoon hyung anlattıklarımı iyice gözden geçirdikten sonra derin bir nefes alarak sessizliği bozdu.

"Jungwon-ah öncelikle, zehirli bir ilişkiyi  zorla ite kaka devam ettirmektense artık bir noktadan sonra iki tarafa da işkence etmeyi bırakıp bu zorlamaya bir son vermek ikiniz için de bir zaman sonra çok daha iyi olacaktır. Şuan bu söylediklerim büyük ihtimalle sana çok imkansız gelecektir çünkü Jay'in gidişinden ötürü fevkalade bir acı duyuyorsundur. Onun varlığına ihtiyaç duyuyor gibisin, değil mi? Onsuz hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünüyorsundur belki de. Valrığına, sevgisine öyle çok alışmışsın ki Jay'siz bir hayatı düşünmek bile istemiyorsun. Aslında yoluna devam edip kendine onsuz da iyi olabileceğini kanıtlaman gerekirken, sen o dönsün diye her şeyi yapmaya dünden razısın. Yanlış mıyım?"

Şaşıp kaldım. Tüm söyledikleri birebir doğruydu. Kafamı eğip aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. Söylediği her şeyde haklıydı ama yine de kendi bildiğimi yaomaktan başka çare yokmuş gibi hissediyordum.

"Sunghoon hyung, benim için Heeseung hyung ile konuşabilir misin? O da Jay ile konuşsun. Söylediklerini onun ağzından duymadan ondan vazgeçebileceğimi sanmıyorum. Hem böylesi daha iyi ve kolay olur benim için de."

Sunghoon hyung iç çekti ve elini tekrardan omzuma koydu.

"Jungwon, bundan emin misin?"

Zorla gülümseyerek kafamı aşağı yukarı salladım. En fazla ne olabilirdi ki?

"Eminim."

Sunghoon hyung verdiğim cevap üzerine sanki "Sana güveniyorum." dermiş gibi bir ifade takındı ve konuşmayı sürdürdü.

"Pekâlâ. Heeseung ile konuşacağım ve Jay ne derse gelip sana anlatacağım. Ama bana söz ver, iyi ya da kötü ne söylerse söylesin kafana takmayacaksın ve hemen sonrasında, hayatında ona dair olan her şeyi çıkaracaksın. Kolay olmayacak, ama bu süreçte sonuna kadar yanında olacağım."

Kendime aslında bir zerre bile güvenmememe rağmen kendimden emin bir imaj vermek için kararlılık ile yanıtladım.

"Söz veriyorum."

kalabilirsin | jaywonWhere stories live. Discover now