I kiss your brother, I steal that heart

547 31 6
                                    

İlk gün.

Tanımadığım insanların yanında ne kadar gergin olabilirsem o kadar oluyordum. Ve şuan hiç kimseyi tanımamam beni çok zorluyordu. Üzerimdeki gözler ile bacaklarımın ufaktan titremeye başladığını hissediyorum.

Cehennem azabı gibi geçen dakikalar sonunda müdürün odasına gelmiştim.

Kapıyı tıklatacakken içeriden gelen bağırışmalar ile durmuştum. Kapının bir anda açılması ile ise bağıran çocuk bana çarpmıştı.

"Kapının önünde bekleyerek ne yapmaya çalışıyorsun ki aptal!"

Bu söylediklerini sinirine verip sindirdim. Şuan cevap vermemek daha uygun olurdu. Cevap vermediğimi görünce burnundan soluyarak koridora doğru yürüdü.

Bu çocuğun sorunu neydi gerçekten anlamak zordu.

Aynı sınıfta olmadığımızı umarak girdim odaya.

"Oo hoşgeldin Taehyun."

Müdür tanıdığım biriydi ve o kadar cana yakındı ki.

"Hoşbuldum amca daha demin çıkan çocuğun sorunu neydi?"

Gülümseyen yüzü solmuş kafasını iki yana sallamıştı.

"Hiç sorma baş belası öğrencilerden işte."

Sınıfımı öğrenip çıktığımda o çocuğa bulaşmamam gerektiğini daha iyi kavramıştım.

Bütün gözleri üzerimde hissetmemek için sınıfa şimdi değil teneffüste girmeyi planlıyordum. Fakat huysuz işi gücü insanlara karışmak olan hoca tarafından planlarım suya düşmüştü.

Son bir kez derin nefes alarak tıklattım kapıyı.

Girdiğimde gözüme ilk çarpan uzun saçlı beni yine gördüğü için pek de mutlu görünmüyordu.

Ay götüm? Ben çok istiyordum sanki.

Tanışma faslı bana hep boş gelmiştir. İstediğim kişiyle sonrada tanışabilirim neden bütün sınıfa anons etmeliyim.

"Taehyun."

Kısaca tanıtmam ile herkesin bana bakan alaycıl bakışlarını görebiliyordum.

"Ne egolu çocuk ama."

Fısıldaşmalardan net olarak çıkarabildiğim tek şeydi bu.

Tamamen boş olan sıraya geçtim.

Fazladan sıra olmasına o kadar sevinmiştim ki.

___________________________________

"Yeni gelen çocuk çıtır aslında."

"Sen ne diyorsun beomgyu."

Ah şu çocuk. Konusu açılmasa olmaz dimi.

"Sinir bozucu, aynı haşere gibi."

"Naptı oğlum çocuk sana."

"Sevmedim."

Kantine giren kızıl ile sinirlerim biraz daha bozulmuştu.

"Bu niye saçını boyayabiliyo amına koyuyum müdür amcası diye mi?"

"Lan müdür bunun amcası mı?"

Kafamı salladım memnuniyetsiz bir biçimde.

"Artık ben de sevmedim aga."

Neden bu çocuğa bu kadar sinir olduğumu bende kavrayamamıştım.

"Onu içten zehirleyeceğim ne dersiniz?"

"Buda iyice sıyırdı he, ne diyon oğlum sen?"

Kainin sıkıcılığına offladım.

"Sıkıcısın ama neyse ben çalışmalara şimdiden başlıyım."

Hızlıca yerimden kalkarak kızıla doğru ilerledim. 3 metre sırayı insancıl bir şekilde bekliyordu. Bizim okul için fazla insancıl birisi sanki?

Sırtını patpatladığım gibi bana dönüp galaksileri andıran kocaman gözlerini üzerime dikmişti.

"Sabah sinirliyim kusura bakma."

"Sorun değil."

Yakından bakınca yüz hatlarının ne kadar keskin ve güzel olduğunu farkettim.

"Ne alıcaksın ön sırada arkadaşım var aldırıyım hem bir özür manasında olur."

Göz kırptığımda tepki vermemesi ile utandığımı hissetmiştim.

"Karışık tost bide vişne suyu."

Parasını alıp öndeki arkadaşıma vermiş ve istediklerini söylemiştim. Ayakcısı olmak hoşuma gitmemişti fakat son gülen iyi güler derler öyle değil mi?

"Sen otur bir yere ben getiririm."

Sandalyelerin oraya yöneldiğinde neden bu kadar söz dinleyen biri olduğunu sorgulamadım değil. Ne desem yapıyor.

Tostu ve vişne suyunu alıp yanına gittim. Çok acıkmış olacak ki hızlıca elimden kapmıştı.

"Teşwkkür ederiö"

Ağzı doluyken zar zor dediği şey ile birazda olsa bana ısındığını hissedebilmiştim.

Seni öyle bir zehirleyeceğim ki zehiri hissedemeyeceksin Kang.

Seni öyle bir zehirleyeceğim ki zehiri hissedemeyeceksin Kang

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
28 reasons ' TaegyuWhere stories live. Discover now