Koku

1.5K 154 40
                                    

Helllooooooo ballı çöreklerim. Ben gelmişim hoş gelmişim. Açıkçası beğeni ve yorum gelmediği için kurgunun beğenilmediğini düşünerek şevkim kırılmış ve bölüm atmayı bırakmıştım. Şimdi tekrar buradayım. Son bir kez deneyelim bakalım. Satır aralarında bekliyorum sizleri.

Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı görmeyi dört gözle bekliyorum. Yorumlarda buluşalım olur mu?

Dün taksi ile eve döndüğüm için hızlı bir şekilde hazırlanmış ve ilk önce yine taksi ile şirkete giderek şirket aracını almıştım. Damon'un evine doğru sürerken her sabah radyoda çalan şarkıya eşlik eden ben sessizliğin gerginliği ile beraberdim.

Beynimde kırk tilki dönüyor, kırkının da kuyrukları birbirine dolanıyordu. Ofiste yaşananları hatırlıyor mu? Hatırlıyorsa ne yapacağım? Şuan resmen adamın inine gidiyordum ama eğer hatırlamıyorsa boşu boşuna ortadan kaybolmuş olacaktım. Paraya ihtiyacım vardı. Bu yüzden tüm riskleri bir kenara attım. İzimi silmem bir saatimi bile almazdı. O yüzden sakin ol Marcus.

Kendi kendimi telkin edişimin ardından evin önüne varmıştım. Her sabah merdivenlerde beni bekleyen Damon yerine yaşlıca bir adam duruyordu. Araçtan indiğim gibi bana seslendi.

"Günaydınlar bay Logan.Bay Duchaine sizi odasında bekliyor." Kıyafetlerinden uşak olduğu belli olan adama başımla selam verip takip ettim. Villanın geniş kapılarından geçtiğimizde beklediğimin tersi olan dekorasyonla biraz şaşırmıştım. Dışarıdan verdiği Disney kalesi havasının tam tersiydi. Modern sade ve şık döşenmiş evin giriş kısmının tam karşısında bulunan merdivenlerden çıkıp sola döndük. Elimde bir harita olmadan kaybolacağıma eminken yaşlı adam yavaşlayıp bir kapının önünde durdu.

"Size buraya kadar eşlik edebilirim. Bir sorun olursa kapının yanında asılı duran ipi iki kere çekmeniz yeterlidir. İyi günler dilerim."

"İyi günler." İyi günler de ne sorunu? Adamın uzaklaşmasıyla derin bir nefes aldım. Ve resmen soluğum kesildi. Bu... kızışma kokusu.

Ağzımın içi resmen bir çöl gibi hızla kurudu. Dudaklarımı yalama ihtiyacı hissederken kapının ardında durmama rağmen nefes almak zordu. Hala kızgınlıktaydı. Hassiktir.

"Marcus?" Kapının ardından gelen boğuk ve hırıltılı sesle olduğum yerde sıçradım. Kendine gel, sakin. Adam üstüne atlayacak değil ya içeri gir sorunu çöz ve çık. İlla ki altına aldığı düzenli bir omega vardır. İki gün sonra ofiste gayet normal çalışmaya devam edersin olur biter. Tamam. Huh. Hadi başlayalım.

Kapıyı açıp koku tüm eve dağılmasın diye içeri girdiğim gibi hızla kapattım. Oda loş ve nispeten karanlık bir haldeydi. Kalın siyah kadife perdeler sonuna kadar kapatılmış, adımlarımın yankılanmasından odanın kocaman olduğu aşikardı.

Koca odayı geniş yatağın başında ki bir lambader hariç hiç bir şey aydınlatmıyordu. Tabi buna aydınlatma denirse. Ve gözlerim onu buldu. Damon. Üstü çıplak bir şekilde sırtını yatak başlığına dayamış, örtüyü beline kadar çekmiş bir halde oturuyordu.

"Otur." Yatağın sağında onun tarafına doğru bakan tekli koltuğu işaret ettiğinde temkinli bir şekilde ilerleyip oturdum. Işığa yaklaşınca yüzünü daha rahat görebiliyordum. Alışık olduğum altın rengi gözler ile biraz da olsa rahatladım. Ama teninden yayılan ısıyı buradan bile hissedebiliyordum. Anlı terden ıslanmış, her zaman özenli olan saçının bir kaç tutamı yüzüne yapışmıştı.

"Dün." Birden konuya girmesi ile onu incelemeyi bırakıp doğruldum.

"Dün ofiste kızgınlığa girmişim. Beth koşarak odadan uzaklaştığını görünce içeri girip beni o halde bulmuş. Sana bir şey yaptım mı?" Bunu aniden sormasını hele ki beni bileğimden tutup kendisine çekmesini hiç beklemiyordum.

Kanlı AyWhere stories live. Discover now