❄M3 ❄

35.2K 1.5K 99
                                    


3- KAÇIŞ

Aurora – Running With Wolves

Dilden dökülen zehirli sözlerin mesuliyetini masumlara yükleyen kalpsiz insanlar tanıyordum. Duman dokulu bedenleriyle rüyalarımı işgal eden canavarlar gibi katran karası dillerindeki zehri saçarak süzülüyorlardı dört bir yanımda. Küçük bir çocuk gibi yatağımın kenarına sığınıp başımı dizlerime yasladım. Kulaklarımı tıkadım onların zehirli dillerinden kurtulmak için. Kaçıp kurtulmak istedim ama istemekle kaldım sadece. Elim ayağım bağlıydı, korkuyordum.

Bana sorulursa Onat ne yaptığını bilmeyen bir adamdı. İnsanların canını yakmayı kendine görev edinmiş iğrenç biriydi. Katran karası bir dili yoktu belki ama sahip olduğu zehirli dil, çokça can yakıyordu. Bundan emindim.

"Olmaz öyle şey," diye itiraz ettim. "Hayatımın tapusunu elinde tutuyorsun zaten," dedim az önce bana imzalattığı kâğıtları kastederek. "Bir yere kaçamam."

"Aksini iddia etmedim," diye karşılık verdi alaycı bir tavırla. Sabrımın son zerresi de tükenince üstüne yürüdüm.

"O zaman bırak da ait olduğum yere gideyim. Evime!"

İstihzayla gülüp başını olumsuzca iki yana salladı. Söylediklerimi kulak ardı edip "Ona odasını gösterin," dedi.

"Anlama problemin mi var? Ben eve gitmezsem ailem ortalığı ayağa kaldırır. Sicilinin temiz olduğunu düşünmüyorum ama üstüne bir de kız kaçırmayı eklemek istemezsin değil mi?" Ona o kadar öfkelenmiştim ki canına okumak istiyordum. Bu isteğimin karşılıksız kalacağını bilmek bir yana işleri daha kötü hale de sokabilirdim.

Onat telefonumu cebinden çıkarıp bana uzattı. "Kimi arayacaksan ara. Acil bir işinin olduğunu ve bir süre eve uğrayamayacağını söyle." Söyledikleri karşısında yüzüm öyle bir şekil almıştı ki açıklama yapma gereği duydu. "Kaşlarını hemen çatma canım, nasılsa göreceksin aileni," dediğinde bir anlığına sadece bir anlığına rahatlamış hissettim kendimi. Ardından gelen cümle bıçak gibi ikiye böldü hislerimi. "Ama bu iş bitene kadar bizimlesin!" Şaşkınlıktan bir tepki vermeyince elindeki telefonu bana uzatıp onu almam için teşvik etti. "Al hadi. Aileni ara sonra da git dinlen. Zombi gibi dolaşan bir hacker işime yaramaz hiç."

Başka bir seçeneğim olmadığı için telefonu alıp şifresini girdiğimde cevapsız çağrılar ve bir o kadar da soru dolu mesaj ekranda sıralanmaya başladı. Hepsi de annemdendi. Annemin numarasını çevirip beklemeye başladım. Saat de bayağı geç olmuştu. Kim bilir ne kadar merak etmişti beni?

Onat geri çekilip aramızda hatırı sayılır bir mesafe bıraktıktan sonra sadece benim duyabileceğim kadar yüksek bir sesle, "Altın kural: burada olan burada kalır," dedi. Sanki tüm olan biteni anneme anlatacak cesaretim varmış gibi. Annemden cevap beklerken diğerlerine hitaben "Özde işini bitirince alın telefonu," dedi ve salonu terk etti Onat. Madem onun sözünden çıkmayacağıma adı gibi emindi, şimdi niye korkaklık ediyordu?

"Kızım," Annemin merak dolu sesi beni düşüncelerimin arasından çekip aldı.

"Nasılsın?" diye sordum renksiz bir sesle. Pot kırmamak için rahat davranmaya çalışıyordum. Tabi bu şartlarda ne kadar rahat olunurdu, o da ayrı bir soruydu.

"Neredesin sen?" diye sordu kızgın bir sesle. "Kaçıncı arayışım seni? Neden cevap vermedin?"

"Acil bir işim çıktı," dedim salonu turlarken. Hareket halinde olmam kafamı dağıtmak için yapabileceğim en iyi şeydi. "Saatlerdir toplantıdaydım arama fırsatım olmadı. Meraklandırdığım için özür dilerim."

MASKE - Kitap Oldu!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin