Nefret ve Güvensizlik

76 5 2
                                    


İyi okumalar dilerim..🖤


•Seni affediyorum. Ama yaptığın her şeyi hatırlıyorum.•

--

Topuklu siyah ayakkabıları onu daha da korkutucu kılarken,gözlerini yerden alamıyordu Vanessa. İçine çektiği nefesler bile ona zehir gibi gelirken, olduğu yere çivilenmiş gibiydi. Gözlerinden peşpeşe düşen yaşlarla sadece o ayaklara bakıyordu. Yüzüne değil.

Kulaklarını tıkamak isterdi. Sağır olmak isterdi. Duymak istemezdi. Çünkü korkuyordu,korkuyordu ve ölüyordu içten içe. Yüreğinde kırılmış bir ayna vardı ve kendini gösteren parçaları orada taşıyordu.

İnanmamıştı.

Bu sabah dediği hiçbir şeye inanmamıştı.

İnandığını düşünmesi bile büyük bir aptallıktı.Çok büyük bir aptallık.

"Alo,"

"Baba,"

"Kızım,neredesin sen?"

"Baba,arkadaşıma kahvaltıya geldim.Sana demeye vaktim olmadı uyuyordun.Üzgünüm."

"Kimmiş o arkadaşın?"

"Kız arkadaşım.Okuldan."

"İyi tamam.Bir daha olmasın."

Eğer bilseydi,eğer bilseydi yemin ederdi ki gelirdi eve. Eğer şu görüntüyle karşı karşıya geleceğini bilseydi,gelirdi.Hiç görmediği şeyler değildi. Hiç duymadığı şeyler değildi. Ama bu sefer,çok farklıydı. Bu sefer hiç de düşündüğü gibi değildi.

Asla değildi.

"Ben seni elalemin çocuğuyla aynı eve git diye mi büyüttüm? Cevap ver lan bana!"

Sürekli tekrarladığı cümleyle bir şeyleri kırarken öyle kötü bağırıyordu ki,tıpkı kafasının içindeki canavar gibiydi o dakikalarda. Babası gitmiş,yerini bir canavar almıştı. Korkutucu görünüyordu. Kötü görünüyordu. Ve bu onu geriyordu.

Üstelik sadece onu da değil,yanındaki annesini de. Bakışlarını hissediyordu. Ama dönüp bakamıyordu. Kafasını kaldıramıyordu. Belki de nefreti görecekti? Belki de bir iğrenişi? Ne de olsa her şey kendisi yüzünden olmuştu. Onu uyarmıştı,ama o dinlememişti.

Şimdi ise, o korktuğu şey başına gelmişti işte.

"Vanessa,bana bak! Bana bak parçalamayayım o yüzünü!"

Olduğu yerde irkilirken derince yutkundu. Sesinin desibeli, ve sözleri altında daha da ezilirken dolmaya başladı gözleri. Yan tarafında duran elleri tişörtünü avuçlamıştı. Sıkıyordu.

Korkusu ise,sıktığı ellerinin bembeyaz oluşuyla oldukça belli oluyordu.

"Kime diyorum lan ben!"

"Alex! Yalvarırım dur! Ne yapıyorsun?"

"Kes sesini,sen karışma!"

Önüme geçmiş olan annemi,sert bir şekilde yana ittiğinde gözlerimi yerden kaldırmış ve refleksle onu tutmuştum. Tam kafamı ona doğru çevireceğim sıra da saçımdan tutan babamla neye uğradığımı şaşırdım.

Dilim tutuldu.

Hareket edemedim.

Nefes alamadım.

PAİN | Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin