bölüm 5

33 6 1
                                    

Elimdeki kolayı masaya koyup Changbin'in yanındaki sandalyeye oturdum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Elimdeki kolayı masaya koyup Changbin'in yanındaki sandalyeye oturdum. Jeongin de karşıdaki sandalyede soru çözüyordu. Sayısal öğrencisi olmak hiç zor değil, 10. Sınıf Jeongin fizik çözerken menopoza girdi. Changbin gevşeğine döndüm bende. Tostunu kağıttan çıkarıyordu.

"Amcık kantinci masaya dökmeyelim diye 10 tane kağıt harcıyor amk. Firavun bu kadar sarılmamıştır kardeşim."

İsyanlarına göz devirip bir kolumu omzuna attım. Changbin bayan Jung ile pek iyi anlaşamazdı. 9. sınıfta kadının kahve makinesini kırmıştı çünkü Changbin. O zamandan sonra Changbin'in bir daha kahve almaması için okul yönetmeliğine yeni bir madde eklenmişti kadın.

"Changbin elindeki tostu beş ısırıkta bitirirsen sana kahve ısmarlarım."

"Sal lan. İstediğim gibi yicem 25 lira verdim oğlum ben buna. Hatta Wonyoung gibi 50 ısırıkta yicem amk."

Jeongin gülerek elindeki kalemi kitabın üzerine bıraktı. Gözlük takmış Jeongin. Dikkat çekici. Elini mikrofon varmış gibi bana uzattı.

"Sen gelince bu kantin fiyatları düşer mi başkanım."

Sorusuyla gülümsedim. Eline doğru eğilip sorusunu cevapladım.

"Sana söz!"

Changbin salağı ağzını açıp gülmeye başlayınca Jeongin gülmeyi durdurup kusar gibi yapmaya başladı. Bende ikisini izlerken sırıtmaya devam ettim. Ta ki sırtıma dokunan ele kadar. Arkamı döndüğüm gibi gördüğüm Minho ile Jeongin'i taklit etme isteğimi durdurmaya çalıştım.

"Jisung konuşabilir miyiz?"

"Konuş dinliyorum."

Tüm bedenimi ona çevirip bacak bacak üstüne attım. Bizimkilerde gülmeyi bırakıp ona dönmüştü.

"Adaylıktan çekil."

Direkt söze girmesi ile zevkle gülümsedim.

"Nedenmiş o?"

"Zaten kazanamayacaksın, aradan çekil ve oy bölme. Bu kadar basit."

Bir dakika ben niye oy alamayacak muhalif parti oluyorum?

"Sen benim oy alamayacağımı düşünürken ciddiydin yani Minho?"

Sorum ile küçümseyici gülüşlerinden birini attı bana. Kendisi herhalde sadrazamın sol taşşağı rolündeydi.

"Ben aksine oyumun seni geçeceğine eminim Lee Minho. Senin sıkıcı kişiliğin ve sıfır sosyal aktiviteli yönetiminden herkesin sıkıldığına eminim."

"Sana bu işin ciddi bir iş olduğunu söyledim. Senin iki üç günlük eğlencelerine benzemez bu. Saç rengin gibi 2-3 haftada görev değiştiremezsin. Sıkıldığında bırakamazsın."

Cümlelerini bitirdikten sonra burnun ucuna düşen gözlüğünü düzeltti. Sinirliydi ve bu beni sadece zevke getiriyordu.

"Ayrıca ben bu okula sandığından daha çok şey yaptım. Kütüphanedeki kitap sayısını iki katına çıkarttım, münakaşalar düzenledim. Birçok bilim ve deney merkezi gezisi düzenledim.  Düşündüğünden çok şey yaptım."

Dediği bir ton saçmalıktan sonra ayağımı indirip yanımdaki Changbin'e döndüm.

"Changbin arkadaşın dediklerinden birinden bile haberdar mısın?"

Başını sağa sola sallayarak 'hayır ' cevabını verdi Changbin. Kendinden zeki biri ile konuştuğu için gerilmişti büyük ihtimalle. Bizim man kafa anca exleri ve bizim gibi salaklarla konusabiliyordu.

"Gördüğün gibi Minho anlattığın bu inanılmaz derecedeki sıkıcı şeyler kimsenin umrunda değil. Ben insanlara sosyalleşebilecekleri mükemmel aktiviteler sunacağım. Onlara gençliği yaşatacağım. çünkü inan bana artık kimse kütüphaneler ile ilgilenmiyor."

Ardından o hiç yokmuş gibi önüme döndüm. Bizimkilerde beni taklit edip önlerine döndüler ve kendi aramızda konuşmaya döndük. Lee Minho da birkaç kelime daha söyleyip yanımızdan ayrıldı. Duymamıştım bile ya da umursamamıştım bilmiyorum. Yüzüne baktıkça annemin söylediği şeyler aklıma geliyordu ve daha çok sinirleniyordum. Lee Minho'yu beş metre bile yakınımda istemiyordum, ona tahammül edemiyordum.

Ardından yanımıza gelen Chan'la iyice bozuldu dikkatim. Çekingen bir şekilde yanımıza geldi büyük cüsse. Hareketlerini çok anlamlandıramadım ama bozmadım onu. Bize selam verip direkt Jeongin'e döndü. İşkilleniyorum.

"Merhaba Jeongin! Mesaj yazdım ama bakmadın Fizikçi seni çağırıyor."

Jeongin başını sallayıp gülümsedi Chan'a. Ama o tatlış gülümsemesi değildi bu. Tanırdım Jeongin'i 10 yaşından beri karşı komşumdu bu çocuk ve her hareketini önceden tahmin edebilirdim. Yaramaz bir gülüştü bu. Genelde Jeongin'in flörtleriyle sexting yaparkenki gülümsemesine benziyordu. Bunu nerden bildiğimi sormayın. Eğer ifşalarsam Jeongin beni CIA'dan önce tutuklayabilir.

"Bekletmeyelim o zaman matematikçiyi."

Dedi gülüşünü bozmadan. Küçük tilki napıyorsun alo?

"Fizikçi."

Diyerek düzeltti onu Chan. Jeongin'in çok umrunda olduğunu sanmıyorum.

"Aynen fizikçiyi."

Diyerek ayaklandı Jeongin ve Chan'a koluna atarak çekiştirmeye başladı. 10. Sınıf olmasına rağmen bu kadar uzun olması haksızlık biliyorum. Chan onu itekleyerek veda etti bize. Ardından beraber çıktılar kantinden. Chan inek bir tipti. En önde oturup, hayatı pahasına ders çalışanlardandı. Sayısal bölüm birincisiydi ve büyük ihtimalle bu sene tıp çıkartacak sayılı öğrencilerden biriydi. Bizimkinin pek tipi değildi yani. Ama Jeongin'i pek keyifli gördüğüm için sorgulamamayı seçtim. Ve hala tostunu biterememiş yavşak arkadaşıma döndüm.

"Changbin bunlar sikişiyo bence."

×
Christopher Bang Chan çok istedim seni deri ceketli bad boy yazmak inan.

MonarşiWhere stories live. Discover now