bölüm 12

36 7 0
                                    

"Chan kardeşim yardım et ineyim şuradan!"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Chan kardeşim yardım et ineyim şuradan!"

Chan bağırmamla bana doğru gelip, masadan inmeme yardım etti. Birkaç seçim konuşması yapmış işimi kısa tutmuştum. Çünkü gitmem gereken bir yer vardı. Bana gülerek gelen Cbin'e diktim gözlerimi. Yanında yine sarışın vardı. Ne ara bu kadar yakın oldular hiçbir fikrim yok.

"Kanki Chan biraz gergin sanki."

Dedi kulağıma yaklaşarak. Bizden birkaç metre uzaktaki Chan'a baktım. Yanındaki Jeongin'e dikmişti gözlerini. Sinirli gibiydi. Kurcalamamayı seçtim. Aralarında bir şeyler olduğunu beyinsiz Cbin bile anlayabilirdi ama sorgulamak bize düşmezdi. Jeongin hazır olduğunda bize anlatırdı zaten. Omuz silktim, o da direkt yanındaki sarışına döndü zaten.

"Yeni gelen kahveyi denedin mi Changbin?"

Gülmemek için dudaklarımı ısırdım ve vereceği cevabı duymak için ikiliyi izledim.

"O durum biraz karışık güzelim ya."

Diyerek sarışına kolunu attı Cbin. Çok durmadan kantin sırasına doğru ilerlediler zaten. Bende artık gitmem gereken yere doğru adımladım. Aşağı kata inerken, merdivenlerde Hyunjin'i ve kucağındaki Seungmin'i gördüm ama umursamadım. Daha kimleri kucak kucağa görecektim acaba. En sonunda merdivenlerin sonuna geldiğimde soluklandım. Karşımdaki temizlik odasının kapısıyla bakıştım bir süre. Sonunda girecek cesareti kendimde bulduğumda çevirdim kapının kolunu.

Karşımda gördüğüm tozlu masaya yaslanmış, kollarını birbirine bağlamış Lee Minho başımı döndürdü. Sert bakışları günlerdir neden ondan kaçtığımı hatırlattı bana. Nefesim götüme kaçmış gibi hissettim. Bu küçücük odada ikimizin olması bile kalbimi deli gibi attırıyordu. Salak değildim, ondan etkileniyordum. Ama bunun aramızdaki cinsel çekimden olduğuna emindim. Bir kere öpüşürsek eminim ona karşı tüm ilgi kaybolacaktı.

Küçük adımlarla önüne ilerledim. Arkamdan kapıyı kapatıp en sonunda yanına varabilirdim. Delici bakışlarıyla beni süzdü bir süre. Hiçbir şey demedim, sadece bakışları tekrar yüzüme gelene kadar bekledim. Gözlerimiz tekrar buluştuğunda titrek bir nefes kaçtı ağzımdan. Yarım ağız bir gülüşle yaslandığı yerden çekildi, tam önüme dikildi. Dakikalardır süren sessizliği bitirdi.

"Geldin."

"Geldim."

Yemin ederim ne hissettiğimi bile çıkartamıyordum artık. Karşımdaki herif nasıl yapıyorsa deli ediyordu beni. Konuşsun, diyeceklerini söylesin istedim. Hemen çıkmak istedim bu odadan. Yoksa kendimi daha fazla tutamazdım.

"Köşe bucak kaçmak nasıldı?"

Dedi üzerine doğru yürürken. Arkaya doğru adımladım bende, ta ki temizlik dolabına çarpana kadar. İyice yaklaştı Minho bana. Nefesini yüzümde hissedeceğim kadar. Gülüyordu yarım ağız. Nefret ettim ondan. Nefesimin kesildiğini hissettim. Bende ki etkisi çok büyüktü.

"Ne oldu dilini mi yuttun?"

Dudaklarının hareketlerini izledim bir süre. Onu öpmemek için verdiğim savaşı kazandığımda bakışlarımı gözlerine çevirdim tekrar.

"Seni görmediğim süreden bahsediyorsan mükemmeldi."

Dedim pişkince. Az önce mahvolan ben değilmişim gibi. Farkındaydı her şeyin, üzerimdeki etkisinin bile. Ama salağa yatmayı seçmişti. Bu kararı nedensiz mutlu etti beni. Çünkü sorsa verecek bir cevabım yoktu. Gülüşü sırıtmaya döndü.

"Buraya niye geldin o zaman?"

Diye sordu kafasını iyice bana yaklaştırarak. Çok yakınımdaydı, çok..

"Dudaklarımı falan mı özledin Jisungie? Oradan bakışlarını çekemiyorsun çünkü."

Deli gibi oynuyordu benimle. Hiçbir sik istemiyordu benden. Sadece oynuyordu. Beni böyle delirtebileceğini düşünüyordu. Delirmiyordum, üzülüyordum. Ben onu burada delicesine öpmek isterken o benimle sadece dalga geçiyordu.

"Bu kadar mı istiyorsun?"

"Ne?"

Dedi anlamsızca gözlerime bakarken.

"Seninle ilgilenmemi."

Kahkahalarla gülmeye başladı söylediğime. Dengesiz herif.

"Sen kimsin ki?"

Dedi ciddileşerek. Ellerini omzuma koyarak bastırdı beni arkamdaki dolaba. İyice yaklaşıp gözlerimin içine bakmaya devam etti.

"He kimsin sen?"

Cevap vermedim. Beni tanıyordu, Lee Minho beni çok iyi tanıyordu. Kim olduğumu, neler yapabileceğimi biliyordu. Göz bebeklerinden kendimi izledim bir süre.

"Yapma.."

Dedim. Ama neden söylediğime, neyi yapmaması istediğini bilmiyordum. O da sorgulamadı beni. Ne hareket etti ne de bakışlarını çekti. Sadece bana odaklıydı şuan. Hatta daha çok yaklaştı bana. Artık santimler bile yoktu aramızda. O kadar yakındık ki ağzımı açacak olursam dudaklarımız birbirine değecekti.

Dayanamadım. Tutamadım kendimi. Zaten dibimde olan dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Oynatmadım bir süre, gözlerimi bile kapatmadım. Geri çekilmesi için şans verdim ona ama çekilmedi. İzin verdi bana. Dudaklarımı oynatmaya başladım. Üst dudağını dudaklarımın arasına aldım. Emdim, ısırdım. Tüm nefretimi dudaklarından çıkardım. Bir süre sonra karşılık verdi bana. Dudaklarımı hapsetti o da. Kollarımı boynuna dolayıp, kendime daha çok çektim onu. Bedenlerimizi birleştirdim iyice. Dillerimiz girdi en sonunda devreye. Deli gibi öpüşmeye başladık.

Ellerini belimde hissettim bir an. Ardından bel boşluğuma doğru ilerledi. Okşadı orayı biraz. Ellerinin vücudumda gezmesi delirtti beni. Başım dönüyor, deli gibi zevk alıyordum. Alt taraflarımı sürttüm ona. Dolu dolu inledi ağzıma. Alt dudağımı ısırdı bu sefer. Elleri kalçama kaydı. Kendini iyice bastırdı bana. Ben ona sürterken sıktı kalçalarımı. Hayatımda tanıdığım en sıkıcı insan olan okul başkanı Lee Minho'ya sürtünürken zevkten bayılacak gibi oldum. Ellerimi vücudunda gezdirdim bende. Boynunda, göğsünde, karnında. En sonunda pantolonun üzerinden sertliğini hissettiğim penisine attım elimi. Okşamaya başladım onu. Gözlerinin kaydığını gördüm. Titriyordu. Minho en ufak dokunuşumla titriyordu.

"Jisung.."

Durdurdu ama beni. Ona dokunmama izin vermedi daha fazla. Uzaklaştı biraz. Elleri üzerimden gidince boşluğa düşmüş gibi hissettim kendimi. Hep dokunsun istedim bana. Nefeslendi biraz. Terlemişti. Tişörtü kırışmış, dudakları deli gibi kızarmıştı. Son kez baktı gözlerime. Ne yapmam gerektiğini bilemedim. O da daha fazla durmayıp çıktı odadan. Arkasından baka kaldım bir süre. Daha fazla ayakta duramayacağımı anlayıp çöktüm yere. O an anladım. Ne kadar öpüşürsek öpüşelim ben Lee Minho'ya ilgimi kaybetmeyecektim.

×
Deli olursun.

Merhaba nasılsınız keyifler yerinde mi?

Benim değil çünkü yorum yapmıyonuz hiç 🙁🙁
Yazasim gelmiyor valla böyle

Neyse öpüştüler sonunda zamanı gelmişti biliyorum ama çok utanıyorum tekrar okumaya. O yüzden atıp kaçıyorum görüşürüz 😽🎀

MonarşiWhere stories live. Discover now