33.Bölüm ❝Ne kadar istediğini görmek❞

1.5K 147 122
                                    

İYİ OKUMALAR 🤍

33.Bölüm "Ne kadar istediğini görmek"

Kokulara olan ilgimden dolayı bu zamana kadar birçok çiçekle ilgili araştırmalar yapmıştım. O an tıkanık olan burnumla bile net bir şekilde alabildiğim mis kokulu portakal çiçeklerine doğru eğilip gözlerimi yumduğumda için huzurla dolmuştu. Sarı çiçekler kadar parlak değil, kırmızı çiçekler kadar "yüzünüzde" olmayan portakal çiçekleri görünürde olduğunda ortamı hareketlendirir ve ilgi çekerdi. Aynı zamanda da neşe saçardı.

Neşe saçmak açısından değil de ne olursa olsun hiçbir zaman enerjimi taze tutmak konusunda onlarda özdeşleştirebilirdim kendimi...

Hoşuma gitmişti bu devasa buketi almak ancak o not da neydi öyle?

İlk başta adı lazım olmayan lüzumsuzdan geldiğini sanarak ürpermiş, dizlerimdeki titremeyle beraber okuyup en son altta yazan isimle beraber serinlemiştim. Hemen öncesinde söylediği de neydi öyle?

Güzeller güzeli özgün ruhunu ve seni seviyorum...

Resmen dumura uğramıştım. Ondan böylesine cüretkâr bir atağı beklemiyordum ki... Kafam iyice karışarak notu karta geri sokup yerine koyduğumda tam anlamıyla bir karmaşanın içerisindeydim sanki ancak...

Dudaklarımın kenarları aşağıya doğru kıvrıldı ve tekrardan için için ağlamaya başladım.

Enseme doğru çektiğim omuzlarım sarsılıyor, titreyerek ağlıyorken avucumla ağzımı güçlükle kapatıyordu çünkü... Şu anda kendimi biraz da olsa önemli hissediyordum.

Jülide'nin saldırılarına her ne kadar suratına karşı papuç bırakmasam da bende insandım. Benim de duygularım vardı. Kendisine karşı başından beri negatif duygulara sahip olsam da işime karışmadığı sürece ona ne yapmıştım ki? Ya da yapsam bile işine burnunu sokup onu aşağılamaya mı başlamıştım.

Benim de negatif duygularım vardı ancak onun gibi nefret kusmuyordum.

Neşeden sonra Jülide'yle karşılaşmak benzer sertlikteki saldırgan tavırları almak gerçekten de kolay değildi. Yoruluyordum...

İnsanlar bir de hep benzer yerlerden vuruyorlardı. Ekmek paramı helalinden güzel bir şekilde kazanıyorken mesleğimin ne önemi vardı ki? Neden bunu hakir görür gibi konuşuyorlardı?

Eskiden hiç bu şekilde düşünmemiştim. Bu şekilde düşünmediğim için de en üste çıkmak istememiştim. Yani benim için orta seviyeli bir hayat da yeterliydi ki. Ne çok parada ne de çok malda gözüm olmuştu. Ne de güzellikte. Sadece çevremdekiler mutlu olsun, herkes rahat olsun istiyordum.

Ya da aileden olmasına da gerek yoktu. Acı çeken birini gördüğüm gibi koşarak yanına gidip direkt merhem oluyordum. Tabi bunun ne kadar zararlı bir şey olduğunu anladığımda bazı konularda iş işten geçmişti. Üzüntüsünü ve kederini de uzun bir süre yaşamıştım. Aynı zamanda da psikoloji bozukluğunu da.

Evet. Ne ekersek onu biçeriz sözünü en güzel de buraya yapıştırırdım ben. Zehirli bir ilişki veyahut arkadaşlık, ya da iş ilişkisi içerisindeysek, içten içe bunun kötü olduğunu biliyorsak ya da bilmiyorsak bazı zamanlarda tatlı gelebilirdi yanlış kişiler, temiz olmayan paralar, ödün verilen aşklar ancak sonrasında bedeli öyle bir çıkıyordu ki o kızılcık şerbetini iki gün içtiysek en az altı gün kan kusarak atabiliyorduk. Bedeli iki katı şeklinde bile değildi, daha ağırdı.

Ya'saklı BahçeWhere stories live. Discover now