8. KIRMIZI ARABA

10.2K 662 462
                                    

Bölüm Sınırı: 400 oy 400 yorum

Sınır geçilmediği sürece bölüm gelmeyecek. Alıntı gibi birçok şey için beni takip etmeyi unutmayın. Keyifli okumalar.

instagram

kitaplar için: yremyorts

8. BÖLÜM

KIRMIZI ARABA

Gözünü kapattığın an beliren kişi senin hayatındır, derdi ananem. Gözlerimi kapatmış öylece bekliyordum, onun siluetini. Selim Efe, karşımda gülümsüyordu. Her zamanki gibi gözlerini kısmış, gülümsediği için yanaklarında oluşan çizgiler ve en önemlisi elleri... Elleri, ellerimdeydi. Gözlerimi kapattığımda ilk gördüğüm kişi Selim Efe'ydi. Onun gülümseyen suratı.

Gerçek bir kez daha yüzümü en sert şekilde çarptığında alt dudağımı dişleyerek araladım mavi gözlerimi. Derin bir nefes çektim içime, kendime gelebilmek adına. Gözlerim, boş koridordaydı. Kapıya yaklaşan sesleri duyuyor ama hiçbir uzvumu hareket ettiremiyordum. Donuk kalmıştım sanki, burada. Bir nefes kadar yakınımdaydı, aşk. Bunu hissediliyordum, anlıyordum. İki elimi de kaldırıp yüzüme götürdüm ve birkaç kez sıvazladım. Elimin nemlendiği hissediyordum ve bununda yaşadığım stresten kaynaklandığı biliyordum. Histerik bir nefes çıktı dudaklarımın arasından. Dengem bozuluyordu. Bozuyordu. Selim Efe.

Sesle iyice yaklaştığında olduğum yerden ayrılarak hızla mutfağa gittim. Beni, orada, öyle görmemeliydi. Elime aldığım bardağa su doldurdum ve tek dikişte hızlı hızlı içtim. Öyle korkaktım ki kendime yenilmekten bile korkuyordum. Kendime ya! Kendime!

Ev o kadar sıcaktı ki üzerimde tişörtü çıkartıp bir kenara atmamak için zor duruyordum. Kapının açılması sesiyle olduğum yerde doğruldum istemsizce. Bir köpek kulaklarıma onlardan gelen herhangi bir sese kabarttım. İkisinin de keyfi son derece yerinde bir şekilde gülüyorlardı. Şen kahkahaları, eski evimin duvarlarında çınlıyordu. Gözümden çeneme doğru yol alan ıslaklık hissettiğimde elim şaşkınlıkla havaya kalkmış, ıslak olan yere gitmişti. Çoktan açık dudağıma kadar gelen yaşın tuzlu tadını dilimde hissettim. Ağlamış mıydım ben az önce? Peki neye?

Kendine gel Meltem. Kendine.

"Anne!" diye yanıma doğru koşarak gelen oğlumla beraber kendime gelmek adına gözlerimi kırpıştırdım ve bu saçma andan ya da kâbustan kurtuldum. Bir dizimi yere dayadığımda diğerini kıvırmıştım. Yüzüme yerleştirdiğim en samimi gülümsememi sundum sıcaktan ve terden ıslanan, kızaran yüzüne. Hafice öne eğilerek elimi alnına yapışmış olan saçlarını yana doğru okşayarak çektim. "Bugün o kadar güzeldi ki!" diye devam etti Rüzgar. Heyecandan hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. "Ali'nin doğum gününü kutladım, dans ettik, oyunlar oynadık. Çok güzeldi anne..."

Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Bak sen... Eee arkadaşına hediye verdin mi?"

Başını çevirerek gözlerini benden kaçırdı. "Anne veremedim ki ben... Biliyorsun bizim paramız az, bende sarıldım sadece, doğum günün kutlu olsun dedim. Param olsaydı ona böyle kırmızı bir araba alırdım. En güzelinden hem de."

"Sen arabaları çok mu seviyorsun aslan?"

Gelen tok ve kalın sesle bakışlarımı hemen kapıya doğru çevirdim. Ellerini uzun bacaklarını saran siyah kot pantolonun cebine sokmuş, kapına pervazına da yaslanarak bize, daha doğrusu Rizgar'a bakıyordu.

TarumarWhere stories live. Discover now