Eating Oleander

Dokuz

Deliceydi.

Islak dudaklardan vücuduna geçen muazzam sıcaklık bacaklarını titretecek kadar vardı. Muhteşem demek bu hissi tanımlamaya yetmezdi; çok daha fazlasıydı. Bütün vücudunu ele geçiren bir akım gibi damarlarında patlıyor, utanmazca daha fazlasının talep etmesine neden oluyordu. Beyni zaten neyin doğru neyin yanlış olduğunu algılayamazken bileklerine tutunan eller ve kendi ağzına karşı hareket etmeye başlayan dudaklarla tamamen gerçeklik algısını kaybetmişti.

Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki ayak uyduramayacağını düşündü bir an için, neredeyse muhtaç bir halde üst dudağını emen büyücü tüm sınırlarını zorluyordu. Bütün duyuları alarmdaydı; gittikçe ısınan ortam, ellerinin altındaki yumuşak ten, ıslak dudakların hareketi ve kulaklarında atan kalbin gümbürtüsü... Baş parmaklarıyla sıcak teni okşarken sadece bunlara odaklanmaya, beyninde gereksiz yer kaplayan sorularını bir kenara itmeye karar verdi.

Ciğerleri havasızlıktan isyan edene kadar devam ettiler, yavaşça çekilen ilk kişi Chanyeol oldu. Bu zorunlu ara vermede kendini sakinleştirmeye çalıştı, düşünmeden hareket etmişti ve her ne kadar karşılık alsa da onu zorlamak, istemediği bir şeyi sürdürmek istemiyordu. Ancak ondan hiçbir olumsuz tepki görmedi, aksine büyücünün tepkileri tatmin ediciydi; kapalı gözleri, düzensiz soluklarla kalkan göğsü ve aralanmış dudaklarını ıslatan diliyle memnun ve ilahi gözüküyordu. Ellerini yanaklarından çekmeye kalktığında da bileklerini saran tutuşunu sıkılaştırdı.

Bunu hoş bulmuştu doğrusu, Baekhyun ne istediğini filtrelenmemiş bir şekilde belli ediyordu. Onu ikinci bir öpücüğe çekmeden önce gözleri yavaşça kaybolmaya başlayan tabloya takıldı, aklından geçen en büyük arzusu gerçekleşmişti ama yetecek gibi değildi.

Yine de ilki kadar sert değildi, daha yavaştı ve tadını çıkarmaya çalışıyor gibiydi. Baekhyun'nun aralık dudaklarının davetini kabul edip dilini kattı bu sefer. Temasını bozmadan ellerini ensesinde birleştirdi, büyücü bileklerini serbest bırakıp kollarına tutundu hemen. Bir elini omurgası boyunca yavaşça gezdirdi, beline ulaştığında iki yerden iyice kendine çekerek aralarındaki mesafeyi sıfıra indirdi. Bu ani hareketle tökezlese de kendini çekmek için bir hamle yapmadı Baekhyun, daha sıkı tutundu. Büyücünün elleri altında titremesi ve öpücüğün içine inlemesi ortamı çok daha ısıtmıştı.

Çok ıslak ve çok dağınıktı, kontrol sınırını geçmemek için çabalamak zordu. Parmaklarıyla teni arasındaki yumuşak kumaş bariyerini aşmak ısının asıl kaynağına direkt dokunmak istiyordu, avuçlarının içlerine kadar karıncalanıyordu elleri. Biraz daha oynadı parmak uçlarıyla; okşadı, bastırdı ve gezdirdi. Her hareketiyle kıvranan bedeni aklına kazıdı, beyni tamamen zevkten bir sis içinde kaybolmuştu. Hareketlenmeleri, çıkardığı boğuk sesler aklını bulandırıyor, bağımlılık yapıyordu.

Sonsuza kadar sürmesini isteyeceği bir ziyafetti bu, tüm nefesinde, bedeninde ve zihninde onu istiyordu.

Sonsuzluk kadar süren bu öpücükten onları çıkarıp gerçekliğe çakan şey yumuşak ama yüksek bir kadın sesiydi ve Baekhyun'a sesleniyordu. Büyücü ismini duyduğu anda şaşkınlıkla geri çekilmeye çalıştı ancak etrafını saran kollardan dolayı bunu yapamadı. Nerede olduğunu yeni idrak ediyormuş gibi etrafına baktı, bu kadar şaşkın gözükmeseydi kızarmış yüzüne ve dudaklarına bakıp büyülenebilirdi Chanyeol. Yine de gülmeden edemedi, aklı uçup giden tek kendisi değildi.

Ardından Chanyeol tıpkı onun gibi hızla etrafına bakındı, büyücünün yakın arkadaşının sergisinde böyle yakalanmak istememesi gayet normaldi ve bu şekilde yakalanmaları ikisi için de pek hoş olmazdı. Gözleri Baekhyun'nun hemen arkasında dizili olan sandalyeleri seçti, büyücüyü vakit kaybetmeden biraz ittirerek geri geri yürümesini sağladı. Dizleri tahta yapıya çarpar çarpmaz toz içindeki sandalyeye yığıldı, o zamana kadar dizlerinin bu denli çok titrediğini fark etmemişti. Bunun nedeninin az önce yaşadıklarından mı yoksa birinin kendilerini neredeyse yakalayacak olmasının yarattığı panik yüzünden mi olduğunu merak etti.