XVIII. Bölüm - Son 24 Saat

83 31 0
                                    

Keyifli okumalar diliyorum, yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

🖤🩹

Yılbaşından iki gün önce...

Telefonumun ısrarlı çalışıyla araladım gözlerimi. Saat henüz altı bile olmamıştı. Bu saatte çalan telefonun ne kadar mantıklı olduğunu sorgulayacak kadar açılmamıştı henüz uykum.

Ekranda yazan Çağıl yazısı kısa çaplı bir şok geçirmeme sebep olmuştu. Neyse ki bu durumu kısa sürede toparlayıp kendime gelerek telefonu açtım.

"Günaydın Bigem,"

Sesi oldukça netti ve yeni uyanmadığı her halinden belli oluyordu. Ben de sesimi olabildiğinde toparlayarak "Günaydın," dedim.

"Yeni uyanmadığını varsayıyorum," dedi. "Kahvaltı edelim mi?"

Soru beklemediğim yerdendi. Yatağımdan cevapladığım soruya "Yarım saat sonra okey mi?" dedim.

Üstümdeki yeşil pijama takımımla adeta göz göze geldiğimizde yarım saatte harikalar yaratacak kadar hızlı hazırlanabileceğimi biliyordum.

"Sitenin önünden alırım seni" Telefonun kapanmasıyla hemen ayaklandım. Banyoya yönelip elimi yüzümü yıkadıktan sonra dolabın başına geçip kıyafetlerle bakışmaya başladım.

Toprak tonlarında, dizin hafif üzerinde ve arkasındaki yırtmacıyla her detayına bayıldığım eteği giymek için dışarı çıkarttım. Onun üstüne ise etekten biraz daha açık bir tonda olan bluzu kenara koydum.

On beş dakika kadar süren hazırlığın ardından odamdaki işim tamamen bitmişti. Banyoya geri dönerek yüzüme özenle yaptığım makyajın son kısımlarını da tamamladım. Yatmadan önce ördüğüm saçlarımı açtığımda oluşan hafif dalgaları dağıttıktan sonraki görüntüm mükemmele yakındı.

Uzun beyaz montumu da giydikten sonra anahtarlarımı ve çantamı alıp dışarı çıktım. Yağmurlu havaya, kara kışa rağmen vazgeçemediğim topuklu ayakkabılarımdan birini giydikten sonra asansöre bindim. Aynada kendime son kez baktığımda, yarım saat önce yatakta olduğumu hesap edersek şakasız güzel olmuştum.

Bahçeye çıkıp etrafa bakındıktan sonra sitenin dış tarafında Çağıl'ın arabasını gördüm. Vakit kaybetmeden yanına gidip soğukta oyalanmadan arabaya bindim. Üzerinde görmeye alıştığım takım elbisesi, özensizce dağıtılmış saçları ve yüz hatları ile o her zamanki gibiydi.

"Günaydın." dedim.

"Hiç sorgusuz, sualsiz geldin farkındasın değil mi?" diye sordu şaşkın bir biçimde.

"Ben ineyim o zaman arabadan Çağıl." Arabanın kapılarını yanında duran tuşa basarak kilitleyen Çağıl "Cık," dedi. "Önemli bir gün bugün. Öyle kolay kaçamazsın. İki yetişkin gibi oturup konuşacağız."

Beynimde kısa süreli bir fırtına gerçekleştirdikten sonra Çağıl'a döndüm. "Hayır, özel bir gün olsa ben bilirdim." dedim. Tarihleri takip eden biriydim.

"Bilemezdin," dedi. Kendinden emin tavrı sesine yansıyordu. "Anlatırsam bilebilirsin ancak."

"Anlat o zaman," Soruma yanıt alamadan arabayı kullanan Çağıl'ı izlemeye başladım. Bir yandan da sürekli bugünün özelliğini çözmeye çalışıyordum. Önünde durduğumuz büyük camekânla kaplı bu restorana daha önce gelmemiştim.

"Sizin restoranlara gitmeyecek miyiz?" diye sordum.

Cep telefonunu ceketinin cebine koyduktan sonra arka koltuktaki montuna uzanan Çağıl "İstersen gidelim ama buranın kahvaltısını denemen gerek." dedi.

Bunu Bana YapmaWhere stories live. Discover now