XXVI. Bölüm - DNA Testi

70 35 0
                                    

Keyifli okumalar diliyorum, yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

🖤🩹

Dünyaya geldiğimiz ilk anda bizlere Allah tarafından bir aile bahşedilir. İyisiyle, kötüsüyle bir anneye ve bir babaya sahip oluruz. Bizden büyük bir ablaya veya abiye de sahip olabiliriz. En güzelinden bir aileye de sahiptim.

Soyut duvarımızdaki her tuğlaya bir aile ferdimiz diyelim. En alt zemine anne ve babamızı yerleştiririz. Ardından varsa abimizi, ablamızı yerleştiririz. Ardından bizden sonra doğmuş veya doğacak kardeşlerimizi üste doğru dizmeye başlarız. Yıllar yılları kovaladığında artık biz birer yetişkin haline geliriz. O duvar ise günden güne yükselmeye devam eder. Severiz, âşık oluruz. O duvara eklediğimiz bir diğer tuğla erkek arkadaşımız, eşimiz ve yeni ailemiz olur. Belki çocuk sahibi olur, onları da ekleriz duvara.

Ardından hayatın bir diğer gerçeği, doğanın kanunu ile yüzleşmek zorunda kalırız.

Ölüm...

Belki ilk önce annemizi veya babamızı alır bizden ya da hiç beklemediğimiz birini bilinmez. Her ölümde duvardan bir tuğla eksilir. Her tuğla eksilişinde duvar güçsüzleşir. O tuğlalar ailemiz olduğu için yerini yeniden dolduramayız. Etrafımızdakiler öldükçe o duvar yıkılmaya başlar ve biz altında kalırız.

Yaşıyoruzdur ama üzerimizde sadece bizim görebildiğimiz bir enkaz vardır. Tüm bunlar yaşanırken biz aslında hatayı hep en başında yaparız. Bu hatayı fark ettiğimizde ise her şey için çok geç kalınmıştır.

Eğer her şeyin en başında o duvarın en zeminine ve en üstüne koyduğumuz tuğlalar ailemizden önce biz, kendimiz olmalıydık. Eğer onu yapabilmiş olsaydık şu an üzerimizde bir enkaz olmazdı. Buna ben merkezli olmak denmez. Hayatta kalabilmek ve doğanın kanunlarına ayak uydurabilmek için yapmak zorunda olduğumuz sıradan bir şeydir aslında. Bencilce gözükür dışarıdan, belki de duygusuz olduğumuz düşünülür. Aslında yanılanlar onlardır. Duygular bizi bir enkaza sürükleyecekse duygusuz olmak en doğrusudur belki de. O duvarı biz öreceksek temelini de biz oluşturmak zorundayız.

Çünkü ölüm, her yerden bizi vurabilecek kadar güçlü bir silahtır.

🖤🩹

Belli başlı sesler. Kaybedişler, haykırışlar, karanlıklar, kazanılanlar, kaybedilenler, nefesler, pes edişler, uzun yollar, yürümesi gereken insanlar, kalabalık şehirler ve daha niceleri...

22 Ağustos 1991, kendi duvarlarımı örmeye başladığım ilk tarih.

Ve bugün 16 Ocak, ben duvarın temelini en derininden sarsmak üzereydim.

Birkaç saattir olan hiçbir şeye tepki veremiyordum. Tüm buna bilincimin kapalılığı sebep oluyordu. İşittiğim şeyleri tam anlayamıyor, anladığım şeyleri ise hafızama kazıyamıyordum.

En son yurtta kapanan göz kapaklarım saatlerdir açılmıyordu ve ben de zorlamama rağmen bunu başaramıyordum. Ölmemiştim fakat ölümden beter bir acıyla baş başa kalmıştım. Bazen vurulan birkaç iğnenin ardından dinen ağrılar birkaç saat sonra yeniden nüksediyordu.

Midemde var olan bulantı, çok kez beni rahatsız etse de bunu söyleyemiyordum. Geldiğimden beri bırakın konuşmayı, göz kapaklarımı dahi aralayamıyordum. Ağzıma takılan hava maskeleri, sedyeden yatağa, yataktan sedyeye sürekli taşınan bedenim... Saatler kaçı gösteriyordu bilmiyorum ama artık gözlerim yavaştan aralanabiliyordu. Başımdaki beyaz önlüklü, orta yaşlardaki adama kısık gözlerimle baktım.

"Günaydın Bigem," dediğinde ağzımdaki maskeyi çıkartıp cevap vermeye yeltendim fakat boğazıma takılmış öksürük buna izin vermemişti. Hemşirelerden biri maskemi geri kapattığında doktor yeniden konuşmaya başladı.

Bunu Bana YapmaWhere stories live. Discover now