"detaylar hakkında daha sonra da konuşabiliriz. iş birliğiniz için teşekkür ederiz. yakın zamanda görüşmek üzere." takım elbiseli, iri yapılı adamlar odadan çıkar çıkmaz minho'nun yüzündeki gülümseme soldu. sırtını koltuğuna bastırıp eliyle başına masaj yaparken onu incelemekten kendimi alıkoyamıyordum. hafif çattığı kaşları ve düşünceli hâliyle, her ne kadar yeri olmasa bile, çekici göründüğünü rahatlıkla kendime itiraf edebilmiştim.
bana açılmasının üzerinden beş gün geçmişti ve şirkete geldiğim günler boyunca beni hiç rahatsız etmemişti. arada birkaç iş için beni yanına çağırıyor, ciddiyetini bozmadan ne istediğini söylüyor ve sonra önüne dönüyordu. şirkette hakkımızda bir şey duyduğunda tepki vermemeye çalışsa da yumruklarını sıkması ve çenesinin kasılması gözümden kaçmıyordu. yine de kendini dizginleyebiliyor ve sakin kalıyordu.
şimdi ise, önemli bir toplantıdan çıkmıştı. istediği iş birliği sonunda onaylanmıştı. dünyaca ünlü bir oyuncuyu şirketin reklamlarında oynaması için ikna etmeye çalışıyordu ve sonunda başarmıştı. buna zıt olarak yüzünden eksik etmediği yorgunluk, bezmiş bakışlar ve sadece gerekli durumlarda kıvrılan dudaklarını fark etmemek elde değildi. bitkindi, dinlenmeye ihtiyacı vardı. gözlerinin altı bir şeyler çekmiş gibi mosmor olmuştu ama onu tanıyan biri uykusuzluktan olduğunu bilirdi.
toplantının detaylarını kayıt altına alırken düşünebildiğim tek şey oydu. onu sevdiğimdi. onun beni sevdiğiydi. aramızdaki engel düşüncelerdi. insanların, benim, diğerlerinin... bir kez olsun kalbimi dinleyip hareket etmek istiyordum ama düşüncelerim beni zorluyordu.
sıkıntıyla bir nefes verip arkama yaslandım. sandalyenin tekerli olma özelliğini sonuna dek kullanıp etrafımda turlar atarken bir yandan da yanaklarımı şişirmiş düşünüyordum. bir ara durar gibi oldum. yerimde durmuş, beomgyu'yu arasam bana ne tür tavsiyeler verir diye düşünürken odada patlayan flaş ışığı dikkatimi çekti. hızla kafamı kaldırıp karşımda kalan odaya bakarken minho hızla telefonunu indirmiş, koltuğuyla bana sırtını dönmüştü.
ayaklanırken beni iplememesi sinirlerimin gerildiğini hissettirmişti. aslında öyle fazla bir şey değildi sinirim, tamamen sahteydi. hatta içimde gülme isteği bile uyandırıyordu. "ya! lee minho!" bağırdıktan sonra bana dönmesini bekledim ama kıpırdamadı. ayaklarımı yere vurarak geri döndüm ve yerime otururken telefonumu kavradım. sanırım bir ara onu kaydetme şeklimi değiştirmeliydim çünkü bana en ciddi mesajlarını atsa bile -ki atmıştı- ben ciddiye alamazdım. hızlıca parmaklarımı klavyede gezdirip mesajı gönderdim.
mahkeme duvari suratli boss
siz
yaptigin his hos degildi bu arada.paparazzi mi oldun 👀
mahkeme duvari suratli boss
Sanki sen daha önce yapmadın.siz
ben o zamanbi sey deniyodum tmm mi
seni cekmedim
mahkeme duvari suratli boss
Jisung?siz
ne var ya ne varazicik cekmis olabilirim ama hemen sildim tmm mi
mahkeme duvari suratli boss
Jisung?siz
ya ne tmm yasilmemis olabilirim ama
sni tehdit etmek icib tutmuyom

YOU ARE READING
ice cream, minsung ✓
Fanfiction"bana bak oğlum, hele bir daha omuz at bak seni nasıl dövüyorum. dondurmam düştü işte!" "hele bir zengin olayım sana dondurma fabrikası alacağım, yeter ki sus sen." ! pov by @stray.kings143 on ig