4. bölüm

215 32 14
                                    

Türkmenistan'ın Ağzından

Eve girdiğim vakit elimdeki içinde yemek olduğunu bildiğim poşete baktım. Ilaç içmiş olmama rağmen ilacın hala etki etmemesi yüzünden midem bulanıyordu. Yemeğe bakarken aklıma ablam geldi. ablam , güzel ablam benim. Yemekle mutfağa gittiğimde masanın üzerinde ki dünden kalma kahvaltı tabağına ve kahvaltılıklarla bir süre bakışsak ta ben sonra yaparım ayağına mutfaktan çıktım. Telefonumu alıp koltuğa oturdum. Dizimin yeni bölümünü açıp karşıma koydum.

Televizyondan da açabilirdim aslında ama biliyor musunuz Televizyondan açmaya bile üşeniyorum şu anda varya. Ah şu üşengeçlik sen olmasaydın ben alim olmuştum varya , alim, alim!

Kız abisine kek yapıyordu yeni bölümünde. Bölüm boş geçmesin diye kek yaparken ki halini de eklemişler allah kahretmesin hiç düşünmez misiniz biz buraları atlarken size nasıl küfredeceğimizi? Of of- acaba bende mi ona kek filan yapsam? Off üşeniyorum be.

Kendi kendime düşünmeye başladım. O benim için üşenmiyordu. Benimde konu o olduğunda üşenmemem lazım.

Hızla mutfağa gidip kek hazırladım. Kek hamurunu fırına atıp Güney Kore'yi aradım. Gelirken muz alsın bari. Güney Kore ile anlaşmıştık bugün bana gelecekti oturmaya ve tahmin edin bakalım kim hiçbirşey yapmadı. Evet o kişi benim arkadaşlar boşuna etrafa bakınmayın . Neyse ablamın geçen hafta getirdiği poğaçalar hala dolapta onu veririm artık. Daha bozulmamıştır herhalde.

Fırın ötmeden önce mide bulantım geçtiği için makedonya'nın getirdiği paket yemeği açıp yemek için plastik kabı araladım. Burnuma gelen pilav kokusu ile duraksadım. Ben pilav sipariş etmemiştim ki? Ben tavuk istemiştim lan bu tavuk değil! Ablam istemişti bulgur pilavını ben sevmem ki bulgur. Haydaaa neyse şu kek pişsin gidip ona vereyim. Ama ya şimdi yemek yemek ister oda bekletirsem aç kalır. Gideyim de vereyim bari şimdi yarında onu oturmaya çağırırım keki veririm o zamanda.

Fırını kapatıp hala pişmemiş keki buzdolabına koydum. Geldiğimde pişiririm artık. Yemek paketini evin anahtarını cüzdanımı ve telefonumu alıp evin kapısını açtım. Güney Kore elindeki muz poşeti ile bana bakıyordu. Bir süre bakıştık işte sonra ona durumu anlatıp özür diledim oda bende geleceğin dedi. Madem istiyor neden olmasın?

-Ilahi Bakış açısı-

-Flashback-

Türkmenistan ve Güney Kore birlikte oturmuş müzik aletlerini çalan müzisyen abileri dinliyorlardı. Iki küçük çocukta hayranlıkla müzisyen abi ve ablaları izliyor bir yandan da hipnoz olmuşça müzisyen abi ve ablaların parmaklarının gitar ve flüt üzerinde ahenkle dans edişini izliyorlardı. Ikisi de hayranlık dolu bakışları ile kendilerineden büyüklerin müziklerini dinlerken müziğin bitmesi ile ikiside yerlerine sessizce sindiler. Abi ve ablalar müzik aletlerini toplamadan araya girerken iki küçük çocuk salonun köşesine saklanıp büyük insanların gitmelerini beklediler. En son sarışın abi çıktıktan sonra iki küçük haylaz yerlerinden ayrılıp müzik aletlerinin yerleştirilmiş olduğu sahneye çıktılar . Güney Kore gözlüğünü düzeltip arkasına baktı ve açık kapıyı görünce kapıya doğru koştu. Türkmenistan arkasından şaşkınca bakarken gözlüklü çocuk kapıyı kapatınca neden gittiğini anlayıp önüne daha doğrusu işine döndü. Güney Kore koşarak yanına giderek gitarı eline aldı. Türkmenistan ise flütü alıp ağzına iğrenmeden götürdü.

Iki çocuk kendi kendilerine bir şeyler çalmaya başladılar. Türkmenistan flütü ağzından çıkartıp sordu."hatırlıyor musun? Okul gösterisinde sınıfça bir parça çalmıştık "

Güney Kore hatırladığını belli eden bakışları ile cevap verdi. "Evet hatırlıyorum ancak ne gitar ne de flüt vardı. Biz senle davul çalmıştık bunları nasıl çalabiliriz?"

There's A Change (Şangay) -《Countryhumans AU》Where stories live. Discover now