3. BÖLÜM

103 60 117
                                    

Sırılsıklam olmuştu ve eşyaları kucağındaydı. Islanmış kahverengi saçları keskin hatlı yüzüne yapışmış, görüşünü engelliyordu. Birinin kapıyı açmasını bekliyordu. Defalarca butona bastı ama ne hoparlörden gelen bir cızırtı, ne de kilidin açılma sesi vardı. Birkaç dakika daha bekledikten sonra içeriden gelen adım seslerini duymaya başladı ve kapının kilidi açılmaya başladı.

Kapıyı açan Matteo'ydu. Uykusuz gözlerini Derin'e dikmiş anlamsız bir şekilde süzüyordu onu. Şaşırmıştı. 'Beni uyandırması için umarım güzel bir sebebi vardır' diye geçirdi içinden. Bakışları Derin'in elindeki eşyaları yöneldi ve esneyerek kapıya yaslandı.

"Gel işe başla derken şimdiyi kastetmemiştik. Seni bu kadar erken beklemiyorduk. Üstelik... bu halin ne böyle?" dedi şaşırmış ve dalga geçer bir şekilde. Bu samimiyet de nereden gelmişti? Sanki iki saat önce kıza silah doğrultmamış gibiydi... 'Belki de uykusuzluktandır' diye içinden geçirdi Derin.

"Buraya gelmek için ölüp bitmiyorum merak etme. Güzellik uykunu böldüğüm için kusura bakma," dedi Derin sinirli bir şekilde. "Aslına bakarsan uzun hikaye...İşi kabul ettiğime göre burada kalabilirim diye düşündüm ama...İçeride anlatsam olur mu?"

"Haa...Olur. İçeri geç," deyip kenara çekildi Matteo.

Matteo yolu göstermek için önden gidiyordu. Derin de peşine takılmıştı. Bir an önce sıcacık hissetmek için elindeki her şeyi verebilirdi.

Merdivenleri indikten ve birkaç kere sola döndükten sonra genişçe bir salona vardılar. Ortasında şömine olan kocaman bir oturma grubu vardı. Derin hızlıca eşyalarını bir kenara fırlatıp şöminenin yanına çömeldi. Donmuştu.

"Kendime kahve hazırlayacağım sana da sıcak bir şeyler getirmemi ister misin?" dedi Matteo kapının önünde durarak.

"Çok iyi olur teşekkür ederim," diye karşılık verdi Derin ellerini şöminenin önünde ısıtırken. Bu sırada iyice etrafı inceleme fırsatı olmuştu. Bej ve kahverengi tonlarında koltuklar ve yerde de beyaz-yapay olduğunu umduğu- bir ayı postu vardı. Koltuklara doğru çevrilmiş tüm duvarı kaplayan kocaman bir televizyonla, duvarlara asılmış devasa tablolar...Oldukça zevkli dizayn edilmişti. Buraya ait çok oda görmemişti ama gördükleri arasından en samimi ve klasik modernimden biraz olsun uzak olan tek oda burasıydı.

Derin, dışarıdan yargılar gibi görünse de, içten içe bir huzurla odaya bakarken elinde iki kupayla Matteo geldi. Kupayı uzatırken, yere, Derin'in biraz uzağına çöktü ve kahvesini yudumladı. Teşekkür eden kıza sadece kafa salladı ve şöminedeki odunların çıkardığı sesi dinlemeye başladı.

Sessizlikten sıkılan Derin, hazır Matteo'yu bulmuşken aklına takılan bazı şeyleri sormak istedi. Francesca biraz üstü kapalı konuşmuştu onunla. Belki bu adamdan birkaç laf kapabilirdi.

"Bu arada kapıyı neden sen açtın otomatik değil miydi?" diye basit bir soruyla konuya girmeye çalıştı.

"Öyle ama geceleri herhangi bir hackleme vakasıyla karşılaşmayalım diye manuel kilitliyoruz."

"Sadece bilimle uğraşıyorsunuz sanıyordum. Hacklenmekten korkmanız ilginç..."

"Gece uyurken rakiplerimizin gelip tüm araştırmalarımızı çalmasını istemeyiz, öyle değil mi?" dedi Matteo göz kırparak.

"Hırslı bir rekabet ortamı var demek ki."

"Öyle... Francesca ve Özgür çok çalışıyorlar. Bilim onlar için her şey demek. Bazen hiç uyumayıp tüm gece çalıştıkları oluyor. AST için tüm benliklerini adamış durumdalar. Üstelik branşlarının en iyileridirler diyebilirim."

Geçmişin Esareti AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin