Minho

87 17 27
                                    

Hyunjin in gözleri dehşetle büyümüştü. Kabloları gerip kıvrandı. Bantın arkasından konuşmaya çalıştı. Jisung onun ne söylediğini kelime kelime anlamıyordu ama kurtulmak için yalvardığı barizdi.

Çocukçağız Jisung un bir keresinde doğum gününü unuttuğu, Twitter dan bir mesajla terk ettiği ve dün söylediklerinden dolayı pişman olmalıydı. Jisung yine gülecekti ki boğazındaki kıkırdamayı tuttu.

Uzun tırnağını Hyunjin in ağzındaki bandın arasına soktu ve bandın bir kısmını açtı. Hyunjin acıyla inledi, koyu kahverengi gözlerini kırpıştırdı.

Odanın diğer tarafından zincirler şıngırdayınca Jisung durdu ve o tarafa baktı. Vampir çocuk onun ilgisini çekmeye çalışıyordu kafasını sallıyor, yoğun gözlerle bakıyordu. Çok önemli bir şey anlatır gibi bir hali vardı. İnsanken çok yakışıklı olmalıydı. Gerçi şuan da çok yakışıklıydı ama soğuk teni ve Jisung un onun bir vampir olduğunu bilmesi onu korkunç kılıyordu. Yumuşak görünüşlü dudakları, çıkık elmacık kemikleri ve kavisli çenesi ona ayarı kaçmış bir güzellik veriyordu. Siyah saçlarının aralardaki kibirli dalgalar görünümünü daha çekici kılıyordu. Jisung ona bakınca çocuk karyolayı tekmeleyip gıcırdamasını sağlamış ve yine kafasını iki yana sallamıştı. Hı hı, tabii, sırf şu yakışıklı vampir atıştırmalığı elinden alınmasın istiyor diye Hyunjin i ölüme terk ederdi de sanki!

"Kes şunu!" Jisung un sesi korkudan gereğinden fazla çıkmıştı. Yatağa tırmanıp pencerelerindeki kalın çöp torbalarını indirmeliydi. Güneş ışığında bir vampir, ölen bir yıldız gibi kor halini alıp kararır, yanarak ölürdü. Jisung bunu canlı olarak hiç görmemişti ama diğer herkes gibi YouTube dan görmüştü. Ama zincirli bir vampiri ölüme terk etmek, hatta onun ölümünü izleme düşüncesi, Jisung un midesini bulandırdı. Zaten Jisung böyle bir caniliği yapabilir miydi ki?

Aptal, aptal, aptal, dedi kalbi.

Tekrar Hyunjin e döndü. Elleri titriyordu. "Sakin ol,tamam?" Hyunjin kafasını sallayınca Jisung ağzındaki bandın geri kalanını da çekiştirdi.

"Ah!" dedi Hyunjin. Ardından dişleri ile atıldı.
Bunu yaptığında Jisung kabloları çözmeye çalışıyordu. Bu ani hareket onu şaşırtmıştı. Sıçradı ve yerdeki kıyafetlerin üzerine düştü. Dişleri eski yarayı sıyırmıştı.

Hyunjin onu ısırmaya çalışmıştı. Hyunjin de virüs kapmıştı.

Jisung bodrumdaki tüm vampirleri uyndırabilecek bir çığlık attı. "Seni pislik!" dedi öfkeyle. Büyük hızla yaklaşan panik ile arasına koyabileceği tek şey, öfkeydi. Jisung da öfkeye sığındı ve kendini zorla ayağa kaldırdı. Şimdi anlıyordu o vampirin kafa sallayışını ama onu neden korumak istemişti ki? Jisung ayağa kalktı ve Hyunjin in omzuna bir yumruk attı. Acıyla inledi, karşısındaki beden. Ardından her zamanki piç smile gülüşünü yapıp ona baktı. Her zaman kötü bir şey yapsa bu gülümsemeyi takınırdı. " Üzgünüm Ben... Ben bunu yapmak istemedim. Ben sadece... Ben sadece koca bir gecedir burdayım ve... ve kandan başka bir şey düşünemiyorum..." Jisung ürperdi. Hyunjin in boynunda diş izi yoktu ama herhangi bir yerinden ısırılmış olabilirdi.

"N'olur, Jisung, lütfen"
Hyunjin annesini biliyordu. Tüm okul biliyordu.
Kolundaki yarayı görmüştü. Parlak tenindeki soluk yarayı, pütürlü ve sınırları mora çalan yarayı. Jisung ona bazen kolunda kıymık varmış gibi hissettiğini söylemişti, geçmişte.

"Bana birazcık versen... Yani azıcık... O zaman..." diye söze başladı Hyunjin.

"O zaman ölürsün salak! O zaman soğuk olursun! O zaman vampir olursun!"

Yerdeki kıyafetlerinin arasından çantasını aldı Jisung. İçinden ona bir tane daha patlatmak istiyordu ama zaman akıyordu.

Çantasını karıştırdı. Anahtarı içindeydi. "Bu işten bir kurtulalım bana teşekkür edip, ayaklarıma kapanacaksın."

Black City / MinsungWhere stories live. Discover now