BÖLÜM 1 - HANÇER

23 7 9
                                    

"eski zamanlarımızı özledim." birden nereden çıktı bu. öğlen kahvemizi yudumlarken tatsız konular konuşmak avucumun terlemesine sebep oluyordu. aceleyle fincanı tabağına yerleştirdim ve onun suratına baktım. çok duygusuz bakıyordu. gözü ben hariç herhangi bir yere odaklanmıştı.

"neden bahsediyorsun şimdi?" gözlerine doğru eğildiğimde beni gördü, ancak hala yüzüme bakmaya çekiniyordu. tamam, son zamanlarda ağır kavgalar ediyorduk. çok fazla fikir ayrılığına düşüyorduk. bunun en acınası olanı da değer verdiğim ve üzerinde aylarımı verdiğim biblolarıma laf etmesiydi. seni onlardan fazla sevmediğim ortada, neden zorlaştırıyorsun işimizi?

"neden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun beomgyu." kahve fincanı boştu. "biz birlikte büyüdük. senin için uykusuz kaldığım geceler... son zamanlarda canımı sıkıyor. darılma ama buna değer olmadığını düşünmeye başladım." sözleri çok keskindi. hançer gibi kalbime saplanıyordu. kendi akıttığı kanlar umurunda bile değildi belki de. savunmasız kaldım bu açıklamayla. taehyun'un kötülüğünü asla düşünmemiştim hayatım boyunca.

"hatalar yaptık, anlıyorum ama onları iyileştirmeye çalışmamız gerekmez mi?" belki yaralarımı sarardı bu sözlerle. belli etmesem de kalbim sızlamıştı. beni birkaç geceye dahi layık görmemesi can yakıcı. "tekrar en yakın arkadaş olabiliriz, değil mi?"
"aslında artık arkadaş olmak bile istemiyorum. dostluğunu hissedemiyorum artık. bana nasıl bir gözle baktığını bilmiyorum." avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. çığlık atıp bu yaşadığım kabustan her yerim kan ter içinde kalmış bir şekilde uyanmak istiyorum. ayağa kalkacak gücü bulamadım kendimde.

"yeterince dinledim, taehyun. lütfen evimden dışarı çık." taehyun sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi fötr şapkasını kaptığı gibi kapıya adımladı. bu ağzımdan dökülen sözcüklere lanet etmiştim. yaptığım veda, çok berbattı. o kadar berbattı ki içtiğimiz kahveyi ağzımdan çıkarmak zorunda kalmıştım. sifonu çekip yüzümü soğuk suyla iyice her yere dağıttım. taehyun midemin bulanmasına sebep olmuştu.
masanın üzerindeki kupu desenli fincanları tepsime koyup mutfağa ilerledim. göz yaşlarım tepsiye düştüğünde yağmur sesi çıkartıyordu. fincanları izledim. onun fincanını avucuma alıp içindeki kahveyi lavaboya döktüm. her zaman 1 yudumluk kahve bırakırdı içinde, sebebi bilinmez.

biblolarımdan hoşlanmıyordu. elinde olsa hepsini ateşe verir zevkle yanmalarını izlerdi. onun yüzünden biblo işimi bırakıp saat onarmaya başladım. taehyun saatleri severdi. evden saatsiz çıktığı bir gün bile olmazdı. banyosunda bile saat bulundurur kaybedecek bir dakikası bile olmadığını söylerdi. saat onarmak dikkat gerektirirdi bir saniye kayma, bir dakika kayma demekti, bir dakika ise bir saat. vatan görevimmiş gibi ciddiye alırdım. bu yüzden çoğu kez bünyemin bu stresi kaldıramayıp başımı çatlattığım veya bir yerlerime kramp girdiği dahi olurdu. hassas bir makineyim, çabuk bozuluyorum.

KUĞU TUYUYLE YAZILDI KADERİMWhere stories live. Discover now