BÖLÜM 3 - BAŞKALAŞIM

9 2 2
                                    


taehyun beni gördüğüne sevinmemişti. aksine lanet edip dükkanından ayrılmamı emretti. ama elimdeki termosu masumca çıkardım "amacım kendimi affettirmek," yüzündeki gergin ifade bir anda tuzla buz oldu. "bu yüzden ıhlamur getirdim, en sevdiğinden." gözlerimi doldurduğumda içimdeki ateş daha da körüklendi. hadi beomgyu termosu taehyun'un kafasına dik. onu çayla boğ.

taehyun iç çekip iki fincan getirdi. ikinci fincanı anında reddettim. "gelmeden az evvel içtim. fazlası rahatsız ediyor beni." fincanı tezgaha bırakıp kendi fincanını termosun yanına koydu. taehyun'u güzel demlenmiş bir çay, özellikle de ıhlamurla kalbini fethedebilirdiniz. ben de bu yaptığım karışımla işimi şansa bırakmak istemedim sadece. taehyun fincanı ağızına götürdüğünde ağlamaklı bakışımın altında sırıtış belirdi. şeytani bir sırıtıştı bu.

birkaç yudumdan sonra öksürdü. tadının hoş olmadığının farkındaydım. yine de bozuntuya vermeden omzunu tutup destek oldum. "ne koydun bunun içine!" diye haykırdı öksürüklerin arasından. onu koltuğa oturtturup biraz daha çay isteyip istemediğini sordum. bana telaşlı bir şekilde bakıp bir bardak su istediğini söyledi. suyun içine zehirli ıhlamuru eklemeyi düşündüm ancak birkaç yudum bile onun acı çekmesine yetermiş.

suyu sehpaya yerleştirirken titrek eli yüzünden bir kısmı dökülmüştü. ayağa kalkıp bir yerlerden destek alarak bana doğru hızlı hızlı adımlamaya başladı. beni bir kenara iterek tezgahın ardındaki, saatlerini yarattığı odaya koştu. yanımdan geçerken bacağı ayaklı bir saate çarptı ve saat yere düşerek camı parçalandı. bir daha da çalışacağa benzemiyordu.

ne yaptığımı sorguladım. benim aşk iksiriyle ne işim olurdu. benim yüzümden taehyun hayat mücadelesi veriyormuş gibi kıvranıyor, benim de elimden sadece izlemek geliyordu. bu sefer gerçek gözyaşlarım yanağıma yerleşti. neyin peşindeydim ben? taehyun'a acı çektirip onun acısından zevk alacak düşüncesine kadar düşmüştüm. ellerim kırılsaydı da o zehir ıhlamura değmeseydi. taehyun'un kapattığı kapıyı hızla açtım. kıyafetleri yerdeydi. neden soyunmuştu diye düşünürken kıyafetleri kaldırdım. içinden birkaç beyaz kuş tüyü çıktı. şaşkına uğrayıp etrafıma baktım. masanın altından sesler geliyordu. ne ördek gibi cırtlak bir sesti, ne de bülbül gibi rahatlatıcıydı. masanın altına eğildiğimde bembeyaz, zarif bir kuğu ile karşılaştım.

KUĞU TUYUYLE YAZILDI KADERİMWhere stories live. Discover now