4-Kalıcı Misafir

73 19 50
                                    

İsyan, kelimesinin sözlük anlamı mevcut kurallara ve düzene başkaldırmak anlamına gelip kişinin beğenmediği bir şeye karşı sert tepkiler göstermesi ve kuralları değiştirmeye çalışması demekmiş

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İsyan, kelimesinin sözlük anlamı mevcut kurallara ve düzene başkaldırmak anlamına gelip kişinin beğenmediği bir şeye karşı sert tepkiler göstermesi ve kuralları değiştirmeye çalışması demekmiş.

Peki, sözlük anlamı dışına çıkıldığında gerçek hayattaki tüm isyanlar gerçekten de bir düzene başkaldırı mıydı veyâ sadece istemediğimiz bir olaya başkaldırı mıydı? Ya da bizim isyanlarımız sâdece sert tepkilerden mi oluşurdu?

Ben hep isyan ettim. Ediyorum. Edeceğim. Ama hayır, hiçbir zaman sözlükteki tanımı gibi değildi isyanlarım. Hep sessizdi hep kendimeydi hep yaşayamamışlıklarımaydı benim isyanlarım. Kırıp dökmeden etrafı, isyan ettim.

Sorsan birine isyan etmek iyi midir diye hemen yüzünü ekşitir yanıtlar seni "Hayır, hayır iyi değildir." Belki de günah der. Günahkar ve isyankar kullar!

Benim isyanım Tanrıya değil ki neden günahkarım? Ben sadece yaşayamadıklarımı özlüyorum. Özler mi bir insan yaşayamadıklarını? Ben özlüyorum. Yaşayan, yanımda, yakınımda olan babamı özlüyorum.

Bir kere bile beni kollarına alamayan, beni büyütemeyen, hiç göremediğim bir kadını... annemi özlüyorum. Ben, bana bahşedilmeyen mutlu ailemi özlüyorum.

Çisem ve Akif yabancıyı masaya davet etmişti. Masaya geldiklerinde kısa bir sessizlik oluştu. Çisem boğazını temizleyip onu tanıttı. "Size en en sevdiğim insanlardan birini tanıtmak istiyorum. Artık hep burda olacak ve hepimiz onunla sık sık görüşeceğiz gibi duruyor." deyip yabancıya sarıldı. "Asil, kuzenim." deyip kocaman gülümsedi.

İsmini öğrendiğimiz yabancı Çisem'in saçlarının tepesine küçük bir öpücük bırakıp bize döndü. "Küçük hanım ismimi sizlere bahşetti. Dediği gibi artık buralardayım. Sık sık bir araya geleceğiz gibi de duruyor." tebessüm ederek söylediği kızların daha çok ilgisini çekmiş olmalı ki kızlar aralarında fısıldaşmaya başladı. Dolkan bile mırıldanmaya başlamıştı. Oysaki Dolkan yabancılara karşı daha anlayışlı olurdu, garip davranıyordu.

Asıl şaşırdığım ise Çisem'in böyle bir kuzeni olduğunu bilmememdi. Çisem'in her akrabasını neredeyse tanıyordum. Fransadaki teyzesi hariç. Yıllar önce yurt dışına taşınmış ve bir daha da geri gelmemişti. Bu yabancı ne kadar güzel ve eksiksiz bir şekilde Türkçe konuşuyor olsa da baskın bir aksanı vardı.

Buçe, yabancıdan etkilenmiş olmalı ki hızla lafa atladı. "Ben de Buçe. Çisem ile beraber çalışıyorum. Aynı zaman da yakın arkadaşıyım." Yabancının iki dudağının arasından çıkacak olan kelimelere kendini kaptırmış olmalı ki elinde ki içeceğin bir kısmını yere dökmüştü. Bu haline herkes gülerken o, hemen üzerini kontrol etti. "Allah'ım üstüm batacak diye çok korktum." deyip elini çantasından çıkardığı bir peçete ile temizlemeye başladı.

Kafasını kaldırıp bizim hala ona güldüğümüzü fark ettiğinde "Ay ne var canım? Hiç mi bir şeyler döken birini görmediniz." bize kızıp Asil'e geri döndü. Flörtüz bakışlar ile "Eee Asil nerde kalmıştık?" demesine bu kez Merve homurdandı. Bu hallerine tebessüm edip önüme döndüm.

HALELWhere stories live. Discover now