5-Varisin Gücü

72 18 2
                                    

Huzur kelimesi dudaklarımızdan çıktığı an zihnimizde var olduğu an kimimizi ya rahatlatırdı ya da kötü etkilerdi. Huzuru eğer tatmışsanız, tadıyorsanız rahatlarsınız. 

Tadını bildiğimiz bir yemek gibi tadı damağımızdadır. Hala hissedilebilirdi  ama eğer tadmamışsak düşman olurduk tadamadığımız bu duyguya. 

Ben birinci gruptayım. Tadıyorum huzuru,Dolkanla. Mutluluğumu asla bir kişiye veya nesneye bağlamak istememiştim. Hala da istemiyorum ama bu farklı. Bu öyle bir şey ki benim mutluluğum Dolkan'a bağlı değil, benim mutluluğum Dolkanın ta kendisi olmuştu. 

Onun, sarılması mutluluk mesela. 

Onun, gülüşü mutluluk mesela. 

Onun, kendisi mutluluk mesela. 

Derin bir nefesi iki dudağımın arasından verip dışarıya çıktım. Bugün dersim öğleden sonra başlıyordu ve ben gece boyunca kitap okuduğum için on bire kadar uyumuştum. Kahvaltımı yaptığım gibi ilacımı içmiş ve hafif bir spor yapıp güne başlamıştım. 

Üniversiteyle evin arasında sadece on dakika vardı. Yürüme mesafesindeydi ve bu da bana gün içinde ekstra bir yirmi dakika yürüme sağlıyordu. 

Telefonuma gelen bildirim sesi ile telefonu kotumun arka cebinden çıkarıp ekrana baktın. 

Merve: Kantindeyiz. 

Merve: Direkt buraya gel. Ders iptal. 

Ders neden iptal ki? Evden çıkmadan önce bu haberi almış olsaydım yatağıma iyice yayılır tatil yapardım bugün. 

Kantine girdiğimde Buçe ve iki diğer sınıf arkadaşımın çoğunlukla oturduğumuz yerde olduklarını fark ettim. 

Merve beni gördüğü gibi el sallamaya başladı. Sol elimi küçük bir açıyla kaldırıp parmaklarımı hareket ettirdim ve onlara doğru ilerledim.

Sandalyeyi çekip masaya oturduğum gibi sırtımdaki çantamı sandalyenin kenarına astım. Kendimi iyice saldalyeye yaslandırıp gözlerimi Merveye diktim. 

"Eee! Açıklayın bakalım ders neden iptal olmuş?" Merve bu soruma şaşırmış olmalı ki ağzını şaşkın bir eda ile açtı. 

İki elini masanın üzerine koyup bana doğru eğildi. "Nisa tatlım iyi misin? Sence ders neden iptal olmuş olabilir?" Dediği gibi tekrardan eski yerini aldı. "Hani bizim hoca hamileydi ya, hani doğum iznine ayrılmak yerine bizim başımıza kalmıştı ya?" Hatırladığımı belirtmek için başımı aşağı yukarı salladım ve o devam etti. "Doğurmuş. Psikopat, ihtiyar okulda doğurdu."

Anlamaz bakışlarım tekrar onu buldu. "Bu kadının doğumuna daha bir ay var diye biliyordum. Erken doğum mu?"

Merve umarsızca sol omzunu silkti. "Ne bileyim ben kadın ne zaman doğuracakmış. Öyle bir şey varsa da kadın büyük ihtimalle çocuğunu kaybeder. Odasında kan falan da varmış. Orayı temizliyorlardı en son. "

Onu anladığımı belirtmek için tekrardan başımı salladım. Sessiz kaldım bir süre.

Annem, beni doğurmak için ölmüştü. 

Öğretmenimiz ise çocuğunu es geçip dersler ile yoğunlaşmıştı. Dersler onun için öncelik olduğu için belki de şu an kendisi ve bebeği ölmüştü. Dünya garip bir yerdi. 

Konudan uzaklaşmak ve su ihtiyacımı gidermek için sandalyemden ayağa kalktım. "Ben su alacağım. Bir şey istiyor musunuz?"

Kızlar hep bir ağızdan hayır deyince bu hallerine tebessüm ettim ve dolaba doğru ilerledim. İçerisinden bir pet şişe su aldığım gibi iki üç kişilik sıraya girip ödeme için bekledim. 

HALELWhere stories live. Discover now