4 . BÖLÜM: KÜÇÜK ANLAŞMA BÜYÜK KARŞILAŞMA

68 19 103
                                    

  Ciğerlerime doldurduğum derin bir nefesle gözlerimi açtım. Gün daha yeni aydınlanmaya başlamış, evin içinde ise kulakları sağır edecek derecede bir sessizlik hakimdi. Rüyanın etkisi dağılmaya başladıkça bilincim tamamen yerine gelmişti. Etrafıma göz gezdirdiğimde üzerinde uyuduğum çarşaf ve yastık sırılsıklam olduğunu fark ettim.

Gözlerim gardırop aynasına iliştiğinde yüzümdeki makyaj dağılmış göz çevrem simsiyah halkalarla bezenmiş. Dünden kalan elbisem kırış kırış olmuş saçlarım terden enseme yapışmıştı. Hızlıca kendimi banyoya atıp uzun bir duş aldım. Banyonun içine dağılan sis dumanı zihnimi andırıyordu.

Banyodan çıktığımda servisin çoktan geldiğini belirten korna sesi ile telefonu elime alıp servisçiyi aradım.

"Ahmet abi ben bugün yokum. Dün aramayı unutmuşum kusura bakma." dediğimde Ahmet abi " Tamam kızım." deyip telefonu kapattı.

Üzerim de ki havluyu bir kenara bırakıp okul kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Okulda etek giyme zorunluluğu vardı. Bir insan okulda neden etek giyme zorunluluğu koyar ki?

Okulların kapanmasına bir haftadan daha az kalmıştı fakat ben yıl içinde çok fazla devamsızlık yaptığım için son hafta da bile okula gitmek zorunda kalmıştım. Haziran aylarını ortalarında olmamıza rağmen havalar ısınmamıştı bir türlü. Okul gömleğinin üzerine siyah ince bir sweatshirt geçirmeye karar verdim. Çantamı alıp odadan çıkacakken saatimi takmayı unuttuğumu fark edip komodinin çekmecesi nden saatime uzandım. Ben saatimi takarken yanında duran gümüş bileklik gözüme ilişti.

Adamın bilekliğine çöktüm resmen.

Saati de taktıktan sonra odadan çıkıp aşağıya indim. Saat epey geçmişti. En azında birinci derse girmesem de ikinci derse yetişmem gerekiyordu. Ben aceleyle bir oraya bir buraya koşuştururken salondan çıkan babamla göz göze geldiğimde önceden sevdiğim üç numaralı bakışımı attım.

Yavru köpek bakışım.

Babam benim mesajımı alıp " Hadi çabuk ol ben bırakayım seni bugün." demesi ile minnettar bir bakış daha atıp kendimi evin kapında dışarı atıp arabaya bindim. Sessizlikle geçen yolculuktan sıkılıp telefonu elime aldığımda dünden kalan Okan beyin mesajına girip onaylayan bir emoji attım.

Bu adam da beni huzursuz eden bir çok şey vardı. Onunla ilgili her şey soru işaretleriyle dolu. Ben ondan uzak durmaya çalıştıkça işlerin kızışacağının da farkındayım. Tevfik Hoca ile olan konuşmadan sonra istesem de benden uzak durmayacağının kesin bir şekilde dile getirmişti.

Ben düşüncelerim ile boğuşurken babamın telefonu çalmasıyla odağımı o yöne doğru çevirdim. Telefonu eline alıp bana kısa bir bakış attıktan sonra telefonu açtı fakat sadece karşı tarafı dinliyordu. Duydukları her ne ise bu onun pekte hoşuna gitmemiş olsa gerek direksiyondaki eli sıkılaşmış terlemeye başlamış ardından arabanın hızı artmıştı.

Kısa konuşmanın ardından " Peki efendim. Gün içinde size mutlaka uğrayacağım." deyip Telefonu fırlatırcasına bıraktı." Bir sorun mu var baba?" dememle " Hayır kızım iş ile ilgi bir durum. " dedi yoldan gözlerini ayırmadan. Ellerinin titrediğini görmem ile konuşmaya devam ettim.

" Şirkette mi bir sıkıntı çıktı."

" Ne yapacaksın Beria. Sadece okuluna odaklan seni ilgilendiren bir durum yok ortada. Hadi geldik in yeterince geç kaldın zaten." Hiçbir şey demeden çantamı alıp aradan dindim. Arabadan iner inmez babam arabayı hızla ilerletmiş bense sadece arkasından bakmakla yetinmiştim.

Saate baktığımda birinci dersin daha ortalarında olduklarını görünce okulun giriş kapısından girmeden okulun aşağısına inip ara bir sokağa girdim. Her zaman gelmesem de burayı keşfedeli yıllar oluyordu. Bu yolun sonu ormanlık patika bir yola çıkardı. Yolun hemen az ilerisinde büyük bir ağaç gövdesine yapılmış küçük bir salıncak bulunuyordu. Hava serindi. Gökyüzü önceki günlerdeki gibi yine kasvetli bir o kadarda huzursuzdu. Esen rüzgar bedenimi okşayıp saçlarımın arasından dağılınca yüzümde istemsiz bir tebessüm peyda oldu.

ORUOBOROSWhere stories live. Discover now