sekseniki

861 99 11
                                    


jungkook oturduğu ofis sandalyesini ayaklarıyla sürüyerek taehyung'un yanına geldiğinde taehyung şaşırmıştı.

"bu sandalye de nereden çıktı?"

jungkook omuz silkti ilgisizce. "köşede boş duruyordu aldım. diğerleri dönmüyor ve çok sıkıcılar ama bunla eğlenebiliyorum."

taehyung karşısındaki şapşal çocuğa diyecek bir şey bulamamış olacak ki sustu. yüzünde hafif bir tebessüm vardı, sebebi de tam karşısında duran çocuktu.

jungkook dudaklarını yalayıp "hem boş ver sandalyeyi falan," dedikten sonra iyice yaklaştı taehyung'a. "o tweet ne demekti sahiden? dersle alakalı neymiş soracağın şey? belki hayat boyu edindiğim bilgilerle cevaplayabilirim."

taehyung elinde çevirmeye devam ettiği telefonuna saniyelik bir bakış attı. dersle alakalı bir şey değildi ama bunu jungkook'un bilmesine gerek yoktu. dikkat çekmeden sakince, "üniversitelerin avantajını soracaktım." dedi.

jungkook kaşlarını havalandırıp, dudaklarını büzdükten sonra mırıldanarak kafa salladı. "hayatımda böyle bi bilgi yokmuş, taehyung. baybay." dedikten sonra tekrar ayaklarını sürüyerek rafların arasında kayboldu. taehyung uzaklaşan sevgilisini izlerken dişlerinin kamaştığını hissetti. dün de zaten tadı damağında kalmıştı...

kafeden ayrıldıktan sonra birlikte taehyunglara geçmişlerdi. hem kitap almak için hem de daha rahat şeyler giyinmek için. morlukları taehyung'un annesinden gizlice ödünç aldıkları kapatıcıyla ellerinden geldikçe kapatmışlar, üzerlerine hafif bir şeyler geçirmişlerdi.

kütüphanede jungkook'un beş kiloluk montuyla durmasının imkansız olduğunun farkındaydı taehyung. kafede de bir süre sonra öfkelenmiş, 'bu mont çok canımı sıkmaya başladı, rahatça yamuk oturamıyorum.' diye sızlanmaya başlamıştı bile.

taehyung daldığı yerden gözlerini ayırıp önündeki kitaba döndü. okul açılmadan önce son tekrarlarını yapıyordu. önceden kütüphanenin sessiz kısmında ders çalışırken şimdi sesli kısma geçmiş, sevgilisinin rahatça etrafta dolanmasına yardımcı olmak istemişti. zira sessiz kısımda geçirdikleri bir günde jungkook'un yerinde sabit durmaktan enerjisi çekilmiş, bir süre hayata adapte olamamıştı.

şimdi ise jungkook her seferinde taehyung'a eşlik ediyor, sevgilisi ders çalışırken rafların arasında gezinip ilgisini çekecek bir şeyler arıyordu. bazen de dayanamayıp taehyung'un yanına dönüyor ve ilgisini çekebilmek için elinden geleni yapıyordu.

ansızın gelen öpücükler, minik ısırıklar, hiç müsait olmayan ortamda yaşanmaya çalışılan yakınlaşmalar, sınanan sabırlar, tükenmeyen kahkahalar, utangaç gülümsemeler...

taehyung yeterli denebilecek bir süre çalıştıktan sonra arkasına yaslanıp gerindi. jungkook hiç gelmemişti yanına. nadir de olsa böyle durumlar yaşanabiliyordu. yüksek ihtimalle bir şey çok fazla ilgisini çekmiş olmalı, diye düşünüp ayaklandı taehyung. kendinden daha ilgi çekici olan 'o' şeyi merak etmişti. rafların arasında usulca gezinirken sevgilisini yerde, kütüphanenin son iki rafının arasında otururken buldu.

jungkook gözlerini kapatmış, dudaklarını büzmüş, elindeki kitabı sımsıkı tutmuş ve kaşlarını hafif çatmış bir şekilde karşısına bakıyordu. taehyung duruma anlam veremeyip jungkook'a doğru eğilince yerinde sıçramak zorunda kaldı. çünkü jungkook gözlerini bir anda açmış, karşısında taehyung'u görünce derince iç çekmişti. çığlık atacak fırsatı bile olmamıştı. 


kalbi güm güm atarken, elini kalbinin üzerine koyup "ay." diye mırıldandı jungkook. taehyung'a sinirle bakıp, "neden sessizce geliyorsun?" diye söylendi.

bakkal • taekookWhere stories live. Discover now