- 13 -

9 4 0
                                    

4 ay sonra

Hasta olduğum haberini değil de ölüm haberini aldıktan iki ay sonra riskli ameliyatı reddedip taburcu olmuştum. Taburcu olduktan birkaç gün sonra yürüyüşüm az da olsa düzelmişti. Hâlâ farkındaydım unutmuyordum her an son nefesimi alıp verebileceğimi ama hislerime güveniyordum. Daha vardı, daha olmayacaktı.

Hastaneden taburcu olmamın üzerinden de iki ay geçmişti ve bu iki ay birkaç şey değişmişti. Taşınmıştık, hayallerimdeki gibi daha büyük bir eve ve artık barışan anne ve babam ile yaşıyordum. Tabii ki üvey olsa da asla öyle olmayan öz abim Doğukan ile. Yeni evimiz bahçeli ve iki katlıydı. Yukarı çıkmak benim için zor olsa da öyle istediğimden dolayı odam üst kattaydı ve Doğukan'ın odası da benim odamın hemen yanındaki odaydı. Annem ve babamın odası da yine üst kattaydı fakat bizim odalarımıza uzak kalıp üst katın en köşe tarafındaydı. Alt katta kocaman bir mutfak, mutfaktan bahçeye açılan büyük bir cam kapı vardı. Mutfaktan çıktıktan sonra koridorun sonundaki odada bizi kocaman bir salon karşılıyor ve salondan da bahçeye çıkan büyük bir cam kapı vardı. Bu ev bizim için gereğinden fazlasıyla pahalıydı tabii ki ama babamın tanıdığı birine ait olduğu için büyük nir indirim yapmıştı ve biz de bu şekilde alabilmiştik.

Bu geçen iki ay içerisinde taşınmamızın ardından değişen birkaç şey daha oldu. Hafızam düzelmeye başladığı için babam ile geçirdiğim çocukluğumun en azından yarısından fazlasını hatırlıyordum. Hatta Doğukan'ın evimize geldiği akşam babamın elinden tutarak onu da götürerek gittiğini de hatırlıyordum. Babam çalıştığı fabrikada işine devam ederken annem ev hanımı olup bizimle daha çok benimle ilgilenmeye karar vermişti. Bu yüzden de Doğukan ile anneme dükkan alma planımız iptal olmuştu. Bu son iki ayda yapmak istediğim şeylerin birçoğuu da yapmıştık. Lunaparka gitmiştik, denize gitmiş çocuk gibi kumdan kale yapmıştık. Tüm dondurma çeşitlerini denemiştik. Hatta annem ve babam ne kadar ısrar etse de babamın bizi bırakması şartıyla okula gitmeye devam etmiştim ama şimdi yaz tatiline girmiştik ve okulun yüzünü belki de birdaha göremeyecektim.

***
Bu iki ay içerisinde beni en çok mutlu eden bir olay olmuştu. Abim Doğukan ve biricik arkadaşım Asel sevgili olmuşlardı. Bu beni çok mutlu ediyordu çünkü hastanedeyken yazdıklarımın içinde bu da vardı. Ölmeden önce görmek, yapmak, duymak ve olmasını istediklerim. Hissetmiştim çünkü Doğukan ve Asel'in sonunun böyle olacağını. Onların sonu böyle olunca da listeden bir madde tiklenmişti. Asel ve Doğukan cidden çok tatlı bir çift olmuştu. Beni güldüren saçma sapan tartışmaları vardı ama tartıştıklarını iki saniye sonra unutup hiçbir şey olmamış gibi işlerine devam ediyorlardı. Ben de Asel bize gelip gittikten sonra Doğukan ile dalga geçiyordum.

" En büyük aşklar... " Doğukan her Asel gittiğinde söylediğim bu cümleye yeniden göz devirmiş ve ayağa kalkarak cümlemi tamamlamıştı. " Kavga ile başlar Melis. Anladık. Biz kavga etmedik ki Asel ile sadece ben birkaç kez şikayet etmiştim o kadar. "

" Aynı şey. " Doğukan yeniden göz devirmişti ve ben kahkaha atarak ayağa kalkmıştım. Gülerek ayağa kalkmıştım ama gülüşüm havada kalmıştı. Adım atamadan olduğum yere düşmüş ve yüzümdeki havada kalan gülüşün yerini yerde, yerin dibinde korku almıştı. Doğukan önüme telaşla geldiğinde yüzümdeki korkuya rağmen buruk bir gülümsemeyle başımı kaldırmış ve Doğukan'ın gözlerine Hayır der gibi bakmıştım. Hayır..Hayır.. Daha çok erkendi. Olamazdı. Sadece dengem bozulmuştu ki yürüyebilirdim. Değil mi? Yürümeliydim.

" Dengem bozuldu sadece. Sorun yok. Yürüyebilirim. " Doğukan söylediğimin gerçekliğine ne kadar istese de benim gibi inanmamıştı. Elinden tutunup ayağa kalktığımda gözlerimden yağmur yağar gibi yaşlar akmaya başlamıştı. Hissetmiyordum. Doğukan'a tutunuyordum ama elini bırakırsam düşecektim. Bacaklarım sanki yoktu. Zorluyordum kendimi ama hareket bile ettiremiyordum bacaklarımı. Sonra bir şey daha oldu. Korkuyla beni ellerimden sıkıca tutan Doğukan'ın gözlerin artan ağlayışım ile baktım. " Elim. E-elim uyuşuyo. " Doğukan söylediğimin üzerine korkuyla beni belimden kavramış ve koltuğa oturtmuştu. Önümde halıya diz çökmüş ve başını bacaklarıma koymuştu. Ben hastaneden çıktığımdan beri ilk kez ağlıyordu. Bacaklarımdaydı titreyen bedeni ama hissedebiliyordum. Korkuyordu ve korkudan tir tir titriyordu. " Ölmek istemiyorum. " diyebilmiştim sadece o an ve bilincimi Doğukan'ın anne ve babama bağırışları eşliğinde kaybetmiştim.

YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin