11. Bölüm-Tacenda

3K 111 388
                                    

Tacenda (Latince): Söylenmemesi daha iyi olan sessizlikle atlatılacak mevzular

Oy sınırı:10
Yorum sınırı:300

Minik sincaplarım oy ve yorum sınırı dolmasa da atayım dedim. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Keyifli okumalar...

Kerim'den

-(Kuzey) Komutanım! Doğu 3 hareketli!

-(Aslan) Pusuya düştük!

-Oğuz! Mayını imha et! Hemen! Sancak mevki al! Tomris ve Fırtına'yı koru!

-(Güney) Keskin nişancımız yok

-Suphi arkadan dolan! Mevki al! Tek mermi boşa gitmesin!

-(Suphi) Emredersiniz!

-(Serra) Komutanım gidin! Oğuz sen de! Lütfen!

-Fikrini sormadım Tomris! Rahat dur!

-(Oğuz) Şehadete gidilecekse de beraber. Gitmek yok! Şimdi ayağını yavaşça çek!

-(Serra) Komutanım, Oğuz uzaklaşın!

-Tomris! Oğuz'u dinle!

-(Oğuz) Bomba tamam.

-(Suphi) Konuçlandım.

-Serra gelene kadar yerini koru! Serra, vakit kaybetmeden sniperı devral!

-Sancak Serra'yı koru! Ilk kurşundan itibaren atış serbest! Boşa giden her kurşun 5 tur parkur! Allah yardımcımız olsun!

-(Sancak) Sağ ol!

*******
Sancak Timi bugün dönüyordu. Selim ile konuştuktan sonra 4 gün düşünmüştüm. Karşısına çıkıp yüzleşecektim. Ben hiç korkarak yaşamamıştım. Tam tersine hep savaşmıştım. Sonuç galibiyet veya mağlubiyet olsun.

Hastanede tırnaklarımı kemire kemire nöbeti tamamladıktan sonra yürümeye başladım. Yaz mevsimi olduğu için hava hala aydınlıktı. Düşünmeye devam ettim. Önümdeki pastaneye girip 3 porsiyon limonlu cheesecake aldım. Tam çıkacakken masaların birinde oturan Kerim ve Müge'yi gördüm. Müge bir şey anlatıyor Kerim gülüyordu. Içimdeki sızıyı yok sayıp çıkarken Müge arkamdan seslendi.

-(Müge) Yağmur! Tatlım, gelsene! Kerim Abinler de geldi.

-Merhaba! Gördüm. Hoşgelmiş.

-(Kerim) Hoşbuldum. Oturmaz mısın?

-Teşekkür ederim sizin konuşacaklarınız vardır. Benim de acelem var. Görüşmek üzere.

Cevap vermelerini beklemeden koşar adım çıktım pastaneden. Koşmaya başladım. Bilmediğim bir güzergahta. Eski kerpiç bir evin yanında durdum. Bahçe duvarının dibine çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Seven sevdiğinin mutluluğu ile mutlu olurdu hani! Ben niye bu kadar üzgündüm. Bu kadar mı bencildim! Ben bu adamın karşıdına geçip seni seviyorum mu diyecektim? Hangi yüzle?

Gelen baston sesleri ile kafamı daha da gömdüm. Daha fazla alçalmamalıydım. Omzuma dokunan el ile kafamı kaldırdım.

Yaşlı bir teyzeydi. Yanakları içeri göçmüş beyaz tülbentini geleneksel yollarla bağlamıştı.

-Kocası ölmüş kadınlar gibi ne ağlarsın!

Yüzüne baktım. Ifadesi sert ve tanıdıktı. Hakkari ağzı ile konuşuyordu.

-Allah'ın izni ile çaresizlere çare olan doktor kendine niye derman olmuyor?

-Onun derdi dermansız.

NEFER (Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin