4.1

63 6 10
                                    

🌾

Toprak Karer'den;

Aşkı ilk, ailemden öğrenmiştim.

Görmüş ve anlamıştım.

Hissetmiş ve kavramıştım.

Normal şartlarda Ekin'e olan hislerimin aşk olduğunu kavramam böyle uzun sürmezdi ama o Ekin'di ve bizim aramızdaki ilişki hiçbir zaman normal olmamıştı.

Aşmış mıydık bilmiyorum ama en azından birbirimizi kırmamayı öğrenmiştik ve bir de Ekin artık gülüyordu, kocaman kahkahalar atıyordu.

Geçen aylarda onun güldüğü anları izlemek için her şeyimi verirken şimdi benim yanımda attığı durmayan kahkahaları vardı.

Kahkahalarımı çalacağını söylemiştim ve bu o zamanlar bu kadar da imkansız gelmiyordu.

Çalabilirdi.

O Ekin'di ve benden istediği her şeyi alabilirdi.

Düşünmeden verirdim.

Ellerim narince saçlarını okşarken uyuyan yüzünü izlemekten başka hiçbir şey yapmıyordum.

Çok yara almıştı.

Benim dinleyince ağladığım anları yaşamıştı, bir zamanlar neden her an ağlayabilecekmiş gibi baktığını şimdi daha iyi anlıyordum.

Dudaklarımı önce alnına ardından da yanağına bastırdım, uykusu ağırdı.

Onunla olmayı seviyordum.

Onu seviyordum.

Sessizde olan telefonumun titrediğini hissettiğimde bakışlarımı Ekin'imden çektim ve annemin aradığını görerek aramayı yanıtladım, Ekin'in yanında olacağımı biliyordu.

"Toprak, Ekin'le misin oğlum?" dedi telefonu açtığım anda.

"Evet." diye mırıldandım, her ne kadar uykusu ağır olsada kendimce önlemimi alıyordum.

"Ela kötüleşti, bizi hastaneye bırakabilir misin?"

"Geliyorum." diyerek yanıtladım onu hiç düşünmeden, bedenim endişeyle kasılmıştı.

Ela hastalandığında çok zor toparlanırdı ve onu iyileştirene kadar biz Ela'dan daha çok yorulurduk.

Biraz ateşi vardı ama ben buraya gelmeden önce normale dönmüştü.

Kucağımdaki Ekin'le birlikte oturduğum yerden kalktım ve onu yatağına bırakıp üzerini örttükten sonra masasının üzerinde olduğunu gördüğüm kağıda Ela'yı hastaneye götürmem gereğini yazıp son kez yüzünü izledim ve dudaklarımı alnına bastırıp evden ayrıldım.

Ela'yı annemle birlikte hastaneye getirmiş ve tüm kontroller boyunca yanından ayrılmamıştım, Ela çocukluğundan beri çok sık hasta olduğu için onun bu hâli annemi yıpratıyordu, annemi kantine kahve alması için göndermiştim.

Bakışlarım hasta yatağında serumun etkisiyle uyuyakalan kardeşime döndüğünde gülümsedim, evin içinde bile çok sık görmediğim saçları yastığın üzerine dağılmıştı. Yatağın yanındaki sandalyeye oturup saçlarını okşamaya başladım, çocukken saçlarıyla oynamamı çok severdi.

Hastanede geçirdiğimiz saatler içinde Ekin'le konuşmuş ve bu hâline gülmeden edememiştim, hayatındaki çoğu insana karşı soğuk olsada bana şımarmasını seviyordum.

Dağ ayısı tabirine uygun olan arkadaşlarımızın hâlâ evinden gitmemiş olması gerilmeme sebep olsada ona bunu belli etmemiş ve Noyan'a attığım tek bir mesajla Beliz ve Akça dışında hepsinin evden ayrılmasına sebep olmuştum, bunu Ekin istemişti.

Hastaneden ayrıldığımızda hava çoktan kararmıştı ve biz kendimizi bu yorgunlukla zor zor eve atabilmiştik ama benim gitmem gereken bir yer daha vardı.

Ela'yı kontrol ettikten sonra evden çıktım ve arabayı es geçip sakin adımlarla ilerlemeye başladım, gideceğim yer eve çok uzak sayılmazdı.

Bakışlarım geldiğim ıssız parkı tararken derin bir nefes aldım, benim sevgilim bu parkta terk edilmişti ve ben bu parkta o hiç bilmese bile bir yemin etmiştim.

Ben Ekin'in ailesiydim.

Kimse olmasa hayatımızda, tek bir çocuğumuz bile olmasa ben onun ailesiydim. Aileyi anne, baba ve çocuklar oluşturmazdı, aile olmak için birbirine bağlanan iki kalbin atışı yeterdi.

Bakışlarım o gün Ekin'i bulduğum ağaca kaydığında oraya doğru adımladım ve sırtımı ağacın kavuğuna yaslayarak derin bir nefes aldım.

Ailem dediğim kadının ailesiz kaldığı bu parkta nefes almak bile canımı yakıyordu, nefesim bile acı çekiyordu.

Önce salıncağa kaydı bakışlarım, ardından kaydırağa. Bu parkta onunla birlikte eğlenmek isterken şimdi tek yaptığım şey Ekin'im için yalnız başıma ağlamaktı.

Parkın kapısından içeri giren bedenle kendimi hızla toparlarken gözümden akan yaşları elimin tersiyle sertçe silmiş ve Ekin'in beni fark ettiği anda anlamamazlıkla çatılan kaşlarıyla birlikte bana doğru gelmesine izin vermiştim.

"Toprak?" dedi.

"Ekin'im." dedim ve oturduğum yerden elini tutup onu kendime çektim, bacaklarımın arasında ayakta dikiliyor ve yüzüme bakmak için başını eğiyordu.

"Ne işin var senin burada?" diye sordu bacaklarımın arasına oturduğu sırada. Ayaklarını bacaklarımın iki yanından karların arasına sabitlemişti.

"Hiç," dedim "buraya gelmek istedim."

"Benim yanım varken?" diye sordu ellerini tuttuğum sırada.

"Ben hep seninleyim." diye fısıldadım.

Alnını göğüsüme yasladı ve ellerini ellerimden ayırıp omuzlarıma yerleştirdi.

"Ağlamışsın."

"Yoo." diye mırıldandım, bu karanlık havada nasıl fark etmişti?

"Neden ağladın?" derken alnını göğüsümden ayırmış ve çenesini alnını ayırdığı yere yaslayarak bana bakmaya başlamıştı.

Üzerine doğru eğildim ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Anında karşılık verdi ve omuzlarımdaki ellerini enseme çıkartıp saçlarımı çekiştirdi.

Alt dudağını dişlerimin arasına aldığımda derince inleyerek beni kendine daha çok çektiği sırada belindeki ellerim kısa montunun içinden önce kazağına ardından da çıplak beline ulaşmış ve sırtına tırmanmıştı.

Dudaklarının üzerindeki dudaklarımı yanağına ve ardından da boynuna kaydırdığım sırada belindeki ellerimle onu üzerimden kaldırmış ve karların arasına yatırarak bacaklarının arasına girmiştim, boynunu yana eğerek bana daha çok yer açtı.

"Ekin," diye fısıldadım dudaklarını son kez öpüp geri çekildiğim sırada "çok aşığım sana."

🌾

Liseli oldukları için öyle çok cinsel şeyler yazmak istemiyorum ama bir anda içimden geldi.




Yalancı | Texting Where stories live. Discover now