1.0

213 13 3
                                    

Okuyan kuşlar oy ve yorum isteyeceğim, tamamen ihtiyaç...

Son Feci Bisiklet - 80

Önden önden yürüyen Ela, "Helen!" diye yarı korku yarı panikle bağırdığında endişeyle yanına koştum. Çöp konteynerlarının yanına geldiğimde nefes nefese durup Ela'ya baktım. Avuçlarım arasına aldığım başını kontrol ederek yara alıp almadığına baktım.

"Ela? N'oldu? İyi misin?"

Aceleyle başını sallayarak çöpün yanında duran poşetleri gösterdi. Sonra da benim konuşmama izin vermeden oraya doğru ilerledi. Anlamayarak bakakaldım.

Dizlerini büktü ve çömeldi. Yüzündeki ağlamaklı ifadeyi sorguladım. Ben çatık kaşlarla Ela'yı ve yaptığı işi seyrederken çöp kutularının oradan cılız bir miyavlama sesi geldi. Ne yapacağımı bilemedim, öylece kaldım.

Ela, "Helen! Baksana nasıl da üşüyor küçük pisicik," dedi ağlak bir sesle. Böylelikle ben de olduğum durum içinden kurtularak yanına doğru yürüyebilmiştim. Kediciğin üzerine doğru eğildim ve kutuların dibinde duran kediyi inceledim. Soğuktan titriyordu kedicik. 

"Baksana nasıl da titriyor, Helen..." Ela ağlak bir sesle konuşunca benim de onun mooduna girmem kaçınılmaz olmuştu. Sokak hayvanlarına karşı zaafım vardı.  "Ona biz bakalım, lütfen." 

"Bakalım tabii ki de," dedim atılarak. Bu küçük kediyi burada bırakmak içimden gelmezdi zaten. Ben bıraksam iç sesim konuşa konuşa beni bunu yapmaya ikna ederdi. Kediyi kucağıma alarak üşümesini engellemeye çalıştım. 

Ela, "Ona bir isim bulmamız gerekmiyor mu Helen?" diye sordu heyecanla. Sonra yüzü asıldı. "Hem ismi yok hem annesi... Çok üzülmüştür. Onu asla bırakmayalım, olmaz mı? Bir daha hiç üzülmesin. Baksana, nasıl da üzgün." Art arda birbiriyle bağıntısız cümleleri sıraladıktan sonra derince soludu. "İsmi ne olsun?"

"Bilmem. Ne olsun?" Elimi kedinin turuncu tüylerle kaplı olan başına koydum ve usul usul sevdim. O kadar masum ve tatlı duruyordu ki bir an kafasını ısırmak istedim. Sonra bu vahşiliğime şaşırıp kaldım. Ne ara bu kadar vahşi sever olmuştum hiç bilmiyordum. 

"Düşünelim o zaman." İşaret parmağını çenesine koyarak düşündü birkaç dakika. "Buldum! Portakal olsun ismi. Baksana hem portakal gibi turuncu."

Portakal.

Otuz yıl düşünsem aklıma gelmeyecek bir isimdi. Yaratıcılıkta çocukken hep bir tık önde oluyordu insan.

"Olur. Güzel isimmiş," dedim gülerek.

Ela elini kedinin karnına koyup ona doğru yaklaştı. "Aramıza hoş geldin, Portakal."

Uraz: Helen
23.25

Uraz: Ela Bay Portakal'ı çok merak etmiş

Uraz: Nasılmış diye soruyor

Uraz: Bu saatte darlamaya başladı beni

Helen: Bay Portakal gayet iyi

Helen: Mamasını yedi, uyuyor

Balkabağı & Kehribar | TextingWhere stories live. Discover now