ll.Neden Ben?

385 95 164
                                    

Bir insan, bir şeyi gerçekten istediği zaman yapamayacağı şey yoktur. Bir insan İstediği, arzuladığı şeye ulaşmak için elinden gelen her şeyi yapar. Fakat insanoğlunun şöyle bir sıkıntısı var ki istediği şeyin onun için iyimi yoksa kötümü olacağını düşünmeden hareket eder ve eğer bu istek onun için kötüyse maalesef ki bu da çok büyük hayal kırıklığıyla son bulur.

Bir gün sonra...

Kendime gelmeye çalıştığımda bütün vücudum ağrıyordu. Doğrulup bana neler olduğunu öğrenmek istemiştim ama o kadar yorgundum ki gözlerimi açmaya bile takatim yoktu. Gözlerimi zar zor da olsa açtığımda sağ kolumda bir serumun, sol kolumda ise tansiyonumu ölçen bir aletin takılı olduğunu fark ettim. Zar zorda olsa doğrulduğumda bir hastane odasında olduğumu anlamıştım. Ben neden buradaydım? Ne işim vardı burada? Beni buraya kim getirmişti?

Ayağa kalkmaya çalıştığımda sanki bir el beni başımdan bastırıyormuş gibi hissettim. Bu yüzden doğrulamadan olduğum yerde kalakaldım.

Birkaç dakika sonra içeriye uzun boylu, kel bir doktor girmişti. Endişeli bakışlarımı fark etiğinde yüzünde bir tebessüm oluşturarak, "Almira Hanım nasılsınız?" diye sordu.

Nasıl mıyım? Bilmiyorum ki. Neden burada olduğum dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Tek hatırladığım şey en son okul bahçesinde olduğumdu.

Doktor benden cevap bekliyordu.

"İyiyim ama ben neden buradayım? Neyim var? Beni buraya kim getirdi?"

Doktor sanki bu sorduğum soruların cevaplarına daha öncesinde çalışmış gibi sakin bir şekilde ve sırayla cevap verdi.

"Sizi buraya Dedeniz getirdi. Okul bahçesinde, yağmurun altında uzun süre beklemişsiniz. Dedeniz sizi bulduğunda yerde baygın bir şekilde yatığınızı söyledi."

 Bir an okulda yaşadıklarım aklıma geldi. Galiba o an yağmur gerçekten de beni duymuştu ve o akıttığı damlalarla bana acı değil de huzur vermeye çalışıyordu. Beni yağmur damlalarıyla ve soğuyuyla bayıltıp o her defasında aklıma gelip te beni derin bir çukurun içine çeken Yiğit'in cümlelerini beynimden ve özelliklede ruhumdan uzaklaştırmaya çalışmıştı.

"Dedeniz aşağıda çıkış işlemlerini tamamlıyor. Durumunuz şuan gayet iyi." Dedikten sonra yanıma gelip ateşimi ölçtü. "Ateşiniz de iyi durumda. Lütfen bir daha yağmurun altında bu kadar uzun süre beklemeyin. Bünyeniz zayıf, bir daha böyle hastalanırsanız bu kadar kısa bir sürede iyileşemeye bilirsiniz. " dedi. Doktor bana tavsiyelerde bulunmaya devam ederken birden kapı çaldı ve çok tatlı bir hemşire içeri girerek önce bana sonrada doktora bakıp tebessüm etti. Doktor hemşirenin elindekileri imzaladıktan sonra hemşire dışarı çıktı." Bana sormak istediğiniz bir şey var mı?" diye sordu.

"Dedem ne zaman gelir?"

"Birazdan burada olur merak etmeyin." dedikten sonra yavaş adımlarla odadan çıktı. Doktorun da dediği gibi dedem en fazla beş dakika sonra odaya gelmişti.

Dedemi ilk defa böyle görmüştüm. Benim iyi olduğumu gördüğünde o kadar çok sevinmişti ki sanki küçük bir çocuk muş gibi etrafa gülücükler saçmaya başlamıştım.

" Mah yüzlü torunum benim, nasılsın?" O kadar masum ve o kadar sevgi dolu sormuştu ki, sorusu karşısında bir anda şımarmıştım. "Başım acıyor dede." dedim ve ellerimi başımın üzerine getirip çocukmuş gibi mızmızlanmaya başladım. Dedem bu halimi görünce gülmüştü ve sesli bir şekilde "İşte benim Almiram." dedi.

Fakat hâlâ merak ettiğim bir soru vardı. Ben o gün Yiğit'i yağmurun altın da beklediğim için hastalanıp bayılmıştım bunu biliyorum ama neden Yiğit şuan yanımda değildi? Her ne olursa olsun eğer ben hastaysam Yiğit her zaman benim yanımda olurdu. Beni asla yalnız bırakmazdı. Dedem de Yiğitle benim ne kadar yakın olduğumuzu biliyordu, o yüzden Yiğit in nerede olduğunu sorsam bence yanlış anlamazdı.

TUTULMAWhere stories live. Discover now