dos | mandalina

59 25 45
                                    

Evet doğru tam da görüşmeye gideceğim gün boğazımda iğrenç bi ağrıyla uyandım. Bazen tanrının bana düşman olduğunu ve bu haytta hiçbir şey başarmamı istemediğini düşnüyordum. Kesinlikle tanrı benimle oynamaya bayılıyordu! hatta acı çekişimi izlemek hoşuna bile gidiyor olabilirdi.

Saate baktığımda henüz erken olduğunu görünce sevinmiştim, şimdi ılık bir duş alacaktım ve bu yaralarımı saracak bana iyi gelecekti. Bugün berbat bir şekilde uyanmama rağmen pozitif hissediyordum.

Çünkü bugün diğer günlerden farklıydı.

"Günaaayydınnn kardeşlerin bitanesi, müsaitsen girebilir miyim?"

İşte şimdi doğmuştu güneşim. Abam bu saatte beni yanlız bırakmamak için uyanmıştı. Kriz geçireceğimden korktuğu içinde olabilirdi pek tabii ki. Annemin yokluğunu aratmadığı için ona minnettardım. İçimde ki boşluğun dolması mümkün olmasada bununla yaşamayı bana öğreten oydu. Hala içeri girmediğini görünce gülümsedim. İçeri girmesini söylerken bir yandan yataktan çıkmış dolabıımın karşısına geçmiştim.

"Zaten bir tane kardeşin olması dışında bir sorun göremiyorum ablacığım, her neyse sence ne giymeliyim?"

Takım giysem çok mu resmi olurdu ya da çocuksu? bu yaşta bi gencin takım giymesi güldürücü de olabilirdi. Esorfman sweat mi takılsam acaba? ama bu defa da cok spor kaçardı, ciddiye almadığımı düşünürlerdi. Ya beni beğenmezlerse, ya vazgecerlese? Titremeye başladığını hissettim. Hayır bugün bunun olmasına izin veremem. Çaresiz bakışlarımı ablama yöneltirken olduğum yere çöktüm. Yine ona karşı yenildigim için aptal gibi hissediyordum.

Hadi ama komik olma senin gibi birini istemelerinin imkanı var mı? beceriksizliğini, sakarlığını ve aptallığını geçtim. Sen kendi içindeki sesi -beni- bile susturamayan hastalıklı ergenin tekisin.

Susmuyordu, kafama vuruyordum ama o yine de konşmaya devam ediyordu. Ablamın beni durdurmaya çalıştığını görüyor ama yine de kendime hakim olamıyordum. Hırsımı yeterince alamamış, ağrımak için bu günü bulmuş boğazıma yönelmiştim bu defa da. Tırnağımı geçirip ufak ufak çizikler atıyordum, sanki içimde ki sesi sustumak ister gibi. Bedenimin çoğu yerini morarttıktan sorna ağlama sesiyle görüşüm netleşmeye başladı. Kafamı yanıma çevirdiğimde kendime bir kez daha lanet okudum. Ablam yere çökmüş kulaklarını kapatarak agliyor, durmam gerektiğini söylüyordu.

"Abla, bana bak lütfen. Ben özür dilerim. Yüzlerce binlerce kez özür dilerim. Tanrım keşke ölseydim de seni bu şekilde görmeseydim."

Sarıldı, bütün sıkıntımı almak ister gibi, dertlerimin son bulmasını diler gibi, sıkıca. On dakika sıkıca sarılmamızın ardından biranda ayrılmış ve kendini toplayarak ayağa kalkmıştı. Elini uzattı, gülümsedim.

"Kalk bakalım küçük, başarman gereken şeyler var."

Elini tuttum, bedenim halsizdi. Ataklarım kısa sürse dahi sonuçları çok ağır oluyor bedenimin bi çöpten farkı kalmıyordu. Ama kendime söz vermiştim, kendim için başaracaktım. Ben yine düşüncelerimle boğuşurken ablam giymem için kiyafet ayarlamıştı. Bi göz gezdirdikten sonra onaylar nitelikte sesler çıkarıp elinden almış banyoya doğru adımlamıştım.

Ilık bir duş sonrası, aynanın karşısında buldum kendimi. Klasik beyaz gömlek siyah pantolon giymiş olsamda fena sayılmazdım. Daha erkeksi oluşum hoşuma gitmişti. İçimdeki sesleri de susturmuş olmanın mutluluğuyla sırıtmış kendime şans dilemiştim.

Aynadaki yansımama doğru baş parmağımı kaldırdım biraz azarlar gihi birazda güç verir türden konuşmaya başladım. "Kendine inandığın ve içindeki kötü sesleri susturabildiğin sürece senden güçlüsü yok. Bugün iyi olmaktan başka şansın yok. Ablan için, baban için ve en önemli de seni gökyüzünde yıldızların arasında izleyen annen için. Fighting Hsoeok!"

vitamin. | sopeWhere stories live. Discover now