BÖLÜM 4: Rüya

114 60 35
                                    

Bu bölümü, Çisem'in hikayedeki sevgili arkadaşı Rüya'ya ithafen yazıyorum.

Umarım beğenirsin:)

Okumaya başlamadan önce, buraya bir kalp bırakabilir misiniz?

💜

İlk beden dersine katıldım. Teneffüs olduğunda çantamı alıp, Toprak ve İrem'den (yeni tanıştığım çok tatlı ve zeki bir kızdı) bu derse katılamayacağımı hocaya söylemelerini istedim. Annem okulun kapısından girer girmez birlikte müdür yardımcısının odasına gittik ve çıkmak için izin kağıdı aldık. Annem çantam ve hırkam ile arabaya giderken ben koşarak spor salonuna gidip beden eğitimi dersi için seçilen sınıf başkanına kağıdı verip durumu hızlıca özetledim ve tekrar koşar adımlarla arabaya gittim.

...
Bir kaç saat sonra
...

Okula geri dönmüştüm. Son 2 ders vardı ama eve Rüya'lar ile birlikte gidecektik. Bu yüzden babamların beni okula bırakmasını istedim. Teneffüsün ortasında gelmiştim.

Teneffüsü sınıfta geçirdim. Toprak ile sohbet ediyorduk. Simdi sınıf rehber öğretmeninin dersi vardı. Matematik. Matematiği seviyordum. Ama çok iyi değildim.

Bazılarına göre, sevdiğimiz şeyde en iyi olmalıydık. Futbolu seven çocuk, çok iyi oynamalıydı; resim yapan ise, elinden defter kalemini düşürmemeliydi. Birine matematiği sevdiğimi söylesem, ilk cümlesi; sınavdan kaç aldın?
Ve her zaman çok iyi yapamıyordum. Çok çalısmam gerekiyordu. İzmir'deyken, Anıl dışında çok samimi arkadaşım yoktu.

Çok arkadaşım vardı ama bir tane arkadaşım vardı.

Bu nedenle bütün gün ders çalışırdım. Sabah 6da kalkar, 6 buçukta okula gider, öğleden sonra saat 1 buçukta okuldan çıkar, 2'ye kadar dershaneye gidip yemek yerdim. Akşama doğru dersler bittiğinde, ek derse kalır, önceden planladığımız hoca ile -genellikle matematik- 1 veya 2 saat fazladan çalışırdık. Yorgun değilsem, yakınlardaki başka bir okuldaki arkadaşımı bekler, beklerken de hocalara o gün yapamadığım şeyleri sorardım. Ya da dershanenin müdürünün odasına gider bilgisayarında araştırma yapardım.

Kısacası, inektim.

Buna rağmen, zamanı verimli kullanmayı biliyordum. Hafta içleri bu şekilde geçse de, hafta sonlarım son derece farklı geçerdi. Benim için okul varken okul, okul yokken sadece eğlence vardı. Hiç kimse, okulun olmadığı bir gün bana ders çalıştıramazdı. Pazartesi sınavım varsa, cuma çalışırdım. Pazar günü, ertesi gün olacak sınav aklıma bile gelmezdi. Ya sahile gider arkadaşlarımla cips kola alır oturur ya bisiklet sürer ya da birinin evinde toplanıp şarkı dinler film izler eğlenirdik. Bazen sahada toplanır maç yapardık. Kızlar ve erkekler her zaman iç içeydi. Erkekler bir gün bizle voleybol oynadıysa, ertesi gün biz onlarla futbol oynardık. Kısacası, harika zaman geçirirdik.

Birde sevgilim vardı, Deniz. Artık konuşmuyorduk ama İzmir'deyken hep birlikteydik. Dershaneden arkadaşımdı ama derslerle hiç alakası yoktu.

Arkadaş ortamından Toprak'a bahsederken, aklıma birden Deniz'in gelmesiyle moodum düşmüştü. Bu yüzden konuyu hızlıca toparlayıp, matematiği sevmediğimi söyledim. Çünkü taşındığımız için pek çalışamamıştım ve eğer bu dönem başarısız olursam utanırdım.

Ders zili çaldı. Bu sefer en arkaya oturdum. Hoca geldi, tanıştık. Sonra çok arkada kaldığımı söyleyerek beni iki sıra öne aldı. Şanslıydım, en öne de alabilirdi... Yanımda kumral, uzun boylu ve gözlüklü biri oturuyordu. Bundan sonra burada oturmaya karar verdim. Her gün farklı yerde oturmak istemiyordum. Yoklama alındı, benim gibi yeni gelen bir kız daha varmış. Ama sınıfta yoktu.

...

Dersler tamamen bitince Rüya geldi, birlikte sınıftan çıktık ve bahçede diğer arkadaşlarımızı beklemeye başladık. Diğerleri de gelince hızla sohbet ede ede evlerimize dağıldık. Çünkü yorulmuştum ve gidip yatmak istiyordum. Normalde böyle olmazdı, eve gidip çalışmam lazımdı. Önümde bir sınav vardı ve ben elimden gelenin en iyisini yapmalıydım. Ama yorgun hissediyordum. Çok stres olmuştum bugün. Kafamı toplamam lazımdı çünkü şimdi çalışsam bile bir işe yaramayacaktı. Dikkatimi derse veremedikten sonra 500 soru da çözsem faydası yoktu. Bu yüzden bugün dinlenip yarın düzgünce çalışmaya başlayacaktım.

...

Eve geldiğimde babam evde değildi. Anneme kısaca günümün iyi geçtiğini söyledim.

Mutfağa gidip en iyi yaptığım şeyi yaptım. Tatlı. Büyük, bol çikolatalı Starbucks kurabiyesi yaptım. En kolay kurabiye oydu zaten. Fırına koyduğumda 20 dakikalık bir alarm da kurmuştum. Pişmesini beklerken dağıttığım mutfağı toparladım. Sonra müzik açtım ve oturup beklemeye başladım. Alarm çaldığında kulaklıklarımı çıkardım ve elime fırın eldivenini geçirip tepsiyi aldım. Soğuması için tezgahın üzerine bıraktım.

Buz dolabından soğuk süt ve buzluktan buz çıkardım. Büyük, uzun soğuk kahve bardağımı aldım. Karamel sosu ile bardağın etrafını süsledim. İçini buzla doldurdum. Kahve çırpıcımla hızla granül kahve, sıcak su ve şekeri çırptım. Bunu bardağa döküp üzerine soğuk süt ekledim. Bardağı biraz süsleyip odama götürdüm. Sonra geri dönüp iki tane kurabiyeyi küçük  bir tabağa koydum ve onu da odama götürüp komodinin üzerine, kahvenin yanına koydum.

Üzerime ince bir pike alıp yatağa oturdum. Sırtımı yatağın başlığına yaslayıp, ayaklarımı uzattım. Kitabımı alıp okumaya başladım. Komodinin üzerinde her zaman bir kitap bulundururdum. Bir yandan da tatlımı yiyip, kahvemi içiyordum.

ÖZEL DERS   -İLK AŞK-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin