9

811 103 30
                                    

Baekhyun, pazar günü olduğu için gri renk taktığı boncuklu kolyesi, gözünde güneş gözlüğü, yüzme şortu ve çıplak üstüyle şezlonga uzanmış deniz kenarında güneşleniyordu. Yanına gidip gitmemek arasındaydım. Çok huzurlu görünüyordu, yüzündeki gülümsemeyi karşısına oturup saatlerce izlerdim, hiç sıkılmaz ve bunalmazdım.

Ben yanına gidip gitmemek arasındayken, biraz gerisinde öylece dikilirken başını kaldırıp sanki onu izlediğimi fark etmiş gibi bana baktı. Ardından gülümseyip eliyle gelmem için işaret yaptı. Ona doğru yürüdüm. "Neden orda dikiliyorsun? Buraya gel." dedi yanındaki şezlongu göstererek.

"Üzerine bir şey giymezsen göz göze iletişim kurmakta zorlanacağım." dedim yanındaki şezlonga oturarak.

Baekhyun küçük bir kahkaha attı, şaka yaptığımı düşünse de gayet ciddiydim. "Kendime güvenmem gerektiğini ve bol şeyler giymemi kesmemi söylemiştin dün."

"Hiçbir şey giymemeni kastetmemiştim." dedim üzerimdeki tişörtü çıkartıp olduğum yere uzanırken. Baekhyun hafifçe doğrulduğu şezlongundan daha da doğruldu, gözleri üzerimde bir süre gezindi "Tamam!" dedi yüksek sesle. "Hadi bir şeyler giyelim!" telaşla yerinde çırpındığında anlam veremedim. Yere bıraktığım tişörtümü alıp bana uzattı. "Giy şunu." dedi.

"Bir şey mi oldu?" dedim.

"Hayır.. biraz yürüyelim dedim."

"Çok sıcak, sahilde yürüyceksek giyinmesek de olur."

"Olmaz." dedi hemencecik. "Sahilde yürümeyelim, biraz buraları gezeriz, giy sen üstünü." ayağa kalktı. "Ben de hemen hazırlanıp geleceğim. Burda bekle." dedi aceleyle koşturarak.

Baekhyun çadırımıza doğru koştururken anlam veremeden ona bakındım. Elimdeki tişörtü üzerime geçirdim, buralarda gezecek pek bir şey de yoktu ama öyle istiyorsa öyle yapardık.

Baekhyun'u çadırda bu kadar ne uzun tuttuğunu deli gibi merak ettim. Sadece üzerine bir şeyler giyip gelecekti fakat yarım saat falan beklemiştim. Geç hazırlanan birisi olmalıydı, yine de onu beklemek beni hiç sıkmamıştı. Koştura koştura yanıma geldiğinde beklediğim şeyin güzelliğiyle bir süre büyülendim. Onu isterse ömür boyu kapısında beklerdim. Neşeli yüzüyle sağa sola sallanıyordu, makyajı bugün minik bir papatya şeklindeydi. Kıyafeti dün söylediklerimin ona işlediğini belli eden bir şekildeydi, tişörtünün altına kot şortunu giymişti.

"Hadi gidelim."

"Nereye gitmek istersin?" Elimi tutması için ona uzattığımda başta afalladı, sağa sola bakındı, pişman olmak üzereydim fakat elini elime kilitledi. Neden sağa sola bakıp insanları kontrol ettiğini anlayamadım, kimseden gizli bir ilişki yaşayamazdım. Kesinlikle gizlemek istiyorsa tam şu an tartışabilirdim onunla.

"Bir şeyler içebiliriz."

"Bu saatte?"

"Bir şeyler içelim derken alkol demedim ki. Ayrıca ben çok fazla sevmem alkol." sahilden yavaş yavaş çıkmaya başlamıştık. Baekhyun yine çok ince detaylı bilgiler vererek aşırı konuşmaya başlamıştı. "Geceleri mekana gitmeyi falan da sevmem. Erkekler çok sapık, hiç eğlenemiyorum."

"Benimle gelirsin."

"Gelirim. Birlikte dans ederiz, aklını başında tutarsan, ellerin belimdeyken sana sürtünebilirim."

Bunu söylemesi bile aklımı başımdan almıştı. "Sözünü veremem." dedim. Konu oyken hiçbir şeye söz veremezdim.

"Daha önce hiç zil zurna sarhoş olmadım." dedi yine başka bir bilgiye geçerek. "Senin evine geldiğim gün bile çok fazla sarhoş değildim. Seninle gidersek zil zurna olmak istiyorum çünkü sana güveniyorum, ayıkken istemediğim hiçbir şeyi bana sarhoşken yapmazsın." başımı salladım. O da başka bir konuya atlayıp bana döndü, park yoluna girmiştik. "Sarhoşken sevişmeyi sever misin?"

sıcak şarap | chanbaekWhere stories live. Discover now